#Kültür# devrimi #kadın#ların öncülüğünde devam ediyor
Demokratik Ulus’un inşasında kültürün önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Hesekê Kantonu Kültür Komitesi Eş Başkanı Efaf #Hasekê#, Kuzey ve Doğu Suriye’de kültürün kadınların emeğiyle yaşatıldığını dile getirdi.
Hesekê - Kültür, toplumların gelişim süreci içerisinde yaşamsal etkileşimleri soncunda ürettikleri değerlerin tümüdür. Kültür tarih içerisinde oluşur ve zaman içerisinde yaşayan insanların duygu, düşünce, öğreti ve yaşantılarıyla şekillenen sosyal süreçlerin bileşkesidir. Bu sosyal süreçte gelişime paralel olarak bazı yaşantılar, söylemler, düşünceler değişir. Kültür bir toplumun yaşama biçimini düşünme kalıplarını barındırır. Kadın, kültürü yaşatan ve taşıyandır. Kadınlar doğal toplumda tarımı geliştirmiş, sosyalleşmeyi inşa etmiş ve adate toplumu var etmiştir. Dolayısıyla doğal toplum, herkesin kendi başına yapabileceği otoriter sistemlerden ve çıkarlardan uzak, en doğru toplumdur. Sümer döneminde oluşan toplumsal tabakayla beraber ulus-devlet sistemi gelişti ve bununla beraber toplumun tüm değerlerinin çıkarlarına hizmet etmek için kullanıldığı katmanlar oluştu. Dünyada birçok millet, ırk, din, inanç ve kültürün varlığı Ulus-Devlet sisteminin ortaya çıkmasıyla birlikte yok sayılmıştır. Tek sistem, dil ve kültür kabul edilmiş, diğer milletlerin kültürü, tarihi, inancı ve kimliği yok sayılarak baskılara maruz kalmıştır. Kadınların mücadelesi doğal toplumdan günümüze kadar devam ediyor. Kadınlar bir yandan toplumun değerlerine sahip çıkmak, dil ve kimliğini yaşatmak amacıyla mücadele yürütürken, öte yandan her türlü şiddete rağmen kültürün yeniden canlandırılması için büyük çaba sarf ediyor. Hesekê Kantonu Kültür Komitesi Eş Başkanı Efaf Hasekê, konuyla ilgili ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
“Kültür kadın ürünüdür ”
Efaf Hasekê, her milletin kendine has değerleri, dili ve kültürü olduğunu ve kültürün milletlerin kimliğini tanımladığını belirterek, “Kültür asırlardır insanlığın emeğiyle ortaya çıkmış. Doğal toplumu ele alırsak, o zaman kadınların öncülüğünde kültür yaratılmış, kadınlar tarımı geliştirmiş, herkesin birbirini sevdiği ve yardımlaştığı eşit toplumu kadınlar inşa etmiştir. Dolayısıyla kültürün sahiplerinin kadın olduğunu ve kültürü günümüze taşıyanın kadın olduğunu görüyoruz. Kültür için kesin bir tanım yapılamaz, ancak kültürü uzun bir zaman dilimine göre ele alırsak insanlığın maddi ve manevi tüm değerleri olduğunu söyleyebiliriz. Nesilden nesile aktarılan bu değerlere kültür denir. Halkın kimliğini kültür belirler ve insanları diğer halklardan ayırır” diye belirtti.
“Ulus-devlet sistemi farklılıkları yok sayıyor”
Egemen sistemlerin toplumu kendi çıkarlarına göre yönetmek için özel bir savaşla toplumun değerlerine savaş açtığını belirten Efaf Hesekê, “Sümerlerden sonra Ziguratlar inşa edildi. Başlangıçta anaerkil bir toplum yapısına sahiptiler. Birinci sınıfı din adamları ve askerler, ikinci sınıfı halk, üçüncü sınıfı ise kölelerin oluşturduğu bir toplumsal hiyerarşi vardı. Sürekli savaşlar sonucunda halktan her insan kolayca köle edinebiliyordu. M.Ö. 3000-2500 yıllarında yüksek ruhbanlardan oluşan egemen sınıflar, dinsel yapıya sahip kent devletlerinin yöneticileri olarak ortaya çıktılar. Zamanla tek bayrak, dil ve kültürü kabul eden yani tek bir milleti kabul eden ve diğer milletlere kendini dayatan ulus-devlet sistemi kurulmuştur. Bu sistem ve topluma özel savaş uygulaması ile birçok ulusun kültürü geri plana itilerek, hedef haline gelmiştir. Suriye'de Kürtler, Araplar, Hristiyanlar ve Ermeniler gibi birçok millet yaşıyor. Devletin milli sisteminde sadece Arap milleti kabul edilmiş, diğer milletler ise dışlanmıştır. Bu neyi inşa ediyor? Toplumda kargaşayı ve eşitsizliği teşvik ediyor. Diğer milletlerin dili ve kültürü egemen kültürün baskısı altında kalarak adata erimeye mahkum bırakılmıştır” şeklinde konuştu.
“Kadın şahsında toplum köleleştirildi”
Efaf Hesekê, kadının şahsında toplumun esaretine dikkat çekerek, sözlerine şöyle devam etti: Kadınlar, dürüst ve ahlaklı bir toplum inşa eden, kültürü var eden ve geleceğe taşıyan bireyler olduğu bugün din, örf ve adet adı altında şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor. Devlet sistemleri kadın şahsında toplumu köleleştirdi. Toplumda dil, giyim, tarım ve sosyalleşmeyi kadınlar inşa eder, ancak egemen sistemler bu sosyalleşmeyi savaş yoluyla yok etmiş ve her türlü şekilde halkın kimliğini hedef almıştır. Bununla toplum bir bunalım yaşadı ve artık kimse bu sistemi kabul etmiyor. Kadınların öncülüğünde gerçekleşen #Rojava# devriminde kadınlar kimliklerine sahip çıkma çağrısında bulundular.”
Rojava Devrimi bir kültür devrimidir
Rojava Devrimi’nin bir kültür devrimi olduğunu, bu devrimde halkların kültürlerine sahip çıkarak haklarını talep ettiklerini dile getiren Efaf Hesekê, bu devrimle birlikte Demokratik Ulus sisteminin ulus-devlet sistemine alternatif bir sistem olarak sunulduğunu kaydetti. Bu sistemin bütün halkların haklarını savunduğunu belirten Efaf Hesekê, “Her millet bu projenin himayesinde tarihine, diline ve kültürüne sahip çıkma mücadelesi vermektedir. Demokratik Ulus'ta 9 önemli nokta vardır, bunlardan biri kültürdür. Neden kültür? Çünkü uluslar kültürleriyle tanınıyor. Kültürlerini tanımayan ve dağılan uluslar kimliksiz ölü uluslardır. Bu nedenle Demokratik Ulus projesinde tüm ulusların varlığı önemlidir. Suriye'nin kuzey ve doğu bölgelerinde her milletin kendi kültürü, dili ve kimliği vardır. Bütün halklar kültürlerini geliştirebilir, tarihlerine ve kimliklerine sahip çıkabilirler. Arap, Kürt, Süryani ve Ermeni bütün halklar kendi kültürüne sahip çıkmak için kültür merkezleri gidebilir ve orada kültürünü korkusuzca tanıtabilir” ifadelerinde bulundu.
Toplumsal anlaşma halkların varlığını koruyacak
Toplumsal anlaşmanın Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halkların çıkarına olduğunu söyleyen Efaf Hesekê, Demokratik Ulus sistemine karşı olan bütün devletler bu hassas dönemde işgalci Türk devleti ile işbirliği yaparak, tüm halkları yok edip, kimliksizleştirmek istiyorlar. Özyönetim, toplumsal anlaşma taslağını yazmak için her milletten bir komite oluşturdu, bu anlaşma ile Rojava Devrimi'nin kazanımları korunacak. Bununla birlikte artık her milletin kendi dilini ve kültürünü özerk yönetim okullarında Ermenilere, Suriyelilere, Êzidîlere, Araplara ve Kürtlere resmi olarak öğretmesi için hazırlıklar yapılıyor. Bu çok kutsal bir adım olarak görülüyor. Çünkü insanlar okula gittiklerinde farklı dil ve kültürlerden rengarenk insan topluluğu görecek. Bu aynı zamanda demokrasi naraları atanlar için tarihsel bir adımdır. Demokrasinin ne olduğunu bu tarihsel adımla görebilirler. Bir kutlamaya gittiğimizde örneğin Ekito Bayramı yada Newroz Bayramı’nda, her milletin kendi kültürüne ait kıyafetiyle kutlamaya katıldığını görüyoruz. Bu Rojava Devrimi’nin kazanımlarından biridir. Bu değerli kazanımları elde etmek için bir toplumsal ortaklığa ihtiyacımız var diye belirtti.
“İşgal bölgelerinde kültürel değerler hedef alınıyor”
Rojavada kazanılan her başarının farklı saldırı ve kirli politikalarla hedef haline getirildiğini dile getiren Efaf Hesekê, DAİŞ çetelerinin ve Türk devletinin saldırılarında Til Xelef gibi kutsal, tarihi ve kültürel mekanların hedef alındığına dikkat çekerek, son olarak şunları kaydetti: “Düşman bu yöntemlerle ‘kültürünüzü yok edeceğiz’, ‘kültürünüzün yaşatılmasına izin vermeyeceğiz’ demek istiyor. Şuan işgal edilen bölgelerde bütün kutsal değerler ve kültürel miraslar çalınıyor ya da talan ediliyor. Buradaki amaçları kültürel mirasları yok ederek, kendilerine göre bir tarih inşa etmek. Toplumun tüm kutsal değerlerini kendilerine mal ederek, toplumu köle ve kimliksiz tutmak istiyorlar. Ama biz kadınlar olarak kültürü yeniden canlandıracağız ve devrimin değerlerine sahip çıkacağız. Milyonlarca yıldır insan emeğinin ürünü olarak yaratılan kültür, annelerin ve tüm kadınların emeğiyle yaşatılacaktır. Kültür ahlaktır, bu ahlakla her kadın büyüklerinden kalan mirası koruyacaktır. Kadınlar kültürün sahibidir, bu yüzden kadınlar kültürlerini hep koruyacaktır.”[1]