Davut Kurun - Araplar arap olmayan halklara ''Mevali'' diyorlardı ve ikinci sınıf insan olarak görürlerdi. Arap islam orduları Halife Ömer döneminde başlayıp emeviler döneminde devam eden saldırılarla ''Mevali''lerin ülkelerini işgal ettiler. Araplardan önce bu ülkelerde çağın en modern şehirleri, okulları, zanaatcıları, ve bilim adamları vardı. Bu nedenle bu ülkelere daha önce gönderilen misyonerler, islamdan uzaklaşmış ve ordaki bilimin görüşlerini benimsiyerek geri dönüyorlardı. Bunun üzerine Mevalilere ait olan, islama ait olmayan bütün yapıları, kültürleri, kitapları, bilimadamlarını yoketme politikası güttüler, bugünkü İşid'in yaptığı gibi. İslam dünyasında Ali ve Muaviye savaşları sürerken, araplar emevileri destekledi, mevali halkları, muhalif olan Ali tarafını destekledi. Bu nedenle Ali ve Ehli Beyt daha çok Kürt, Fars, Beluci halklarının destegi ile mücadelesini sürdürebildi. Bu ittifakı percinlemek amacıyla Sasani kralı kızı Şehrbanu'yu imam Hüseyin'e vermiştir.Yezid'in halifeliğini tanımayan imam Hüseyin, ''Mevali'' halklarının arasına girip halifeliğini ilan etmek amacıyla Medineden yola çıktı, ancak bu halklara ulaşmadan Kerbelada şehit edildi. Arap islam hakimiyetine karşı, Mevali halkları ayaklanarak Deyelemli bir kürt olan Ebu Müslüm komutasında Emevileri yenerek Abasi iktidarı kurar. Ebu Müslüm zerdüstidir ve ''kıblemiz Mekke değil, güneştir'' der. Arap islam güçlerinin muhalefetini denetim altına almak için, Abbasiler 755'de Deylemde bulanan Ebu Müslüm'ü hile ve yalan ile Bağdata çağırarak zehirliyerek öldürürler. Herşeye rağmen, 750-1000 yılları arasında, Bağdat halifesinin Mevali halkların etkisinde olduğu için liberal islami yönetim altında Mezopotamya, İran ve Rum diyarlarında yerel halkların kültürü bilimi ekonomisi hızla gelişir ve bununla islam en parlak dönemini yaşar, taaki türk akıncıların bu ülkeleri işgal ederek, yakıp yıkana kadar. Kendisi arap hayranı olan tarihci Cehiz '' devleti yönetme sanatını sasanilerden(kürt, fars), işçilik ve zanaatçılğı çinlilerden, bilimi rumlardan, askerliği ve yıkımı da türklerden ögrenmelisin'' derken bir gerçeğe işaret ediyor o dönem için. Mevlana Celaledini Rumi de benzer sözler söyler. Şimdi bilim ve sanatın bu dönemde nasıl geliştiğine kısa örnekler verelim. Burada Rum diyarı derken eski Mezopotamya ve Anadolu( eski yunan,ermeni ,kürt) olarak anlamamız gerekir.
Bilim ve düşünce sınır tanımaz, mülk edinilmez, bu nedenle evrenseldir. Yine başka bir kuralda şudur. Din ve bilim ters orantılıdır. Bilim geliştikçe din alanı, din geliştikçe bilim alanı daralır. Bu açıdan 750-1000 yılları arasındaki gelişmelere baktığımız zaman, bu bilimsel düşünce ve fikirler ile Avrupada reform rönensans ve aydınlama çağı başladığını göreceğiz. Musul'u merkez yaparak Devletini kuran Buveyhzadeler, sadece Abbasi halifesinin değil, fatimi halifesininde koruyuculugunu yaparlar. Kendileri zerdüşti olmalarına rağmen, bütün din ve inançlara eşit muamele yaparlar. Musul esnafı ve halkı içinde müslüman, zerdüşt, kermati, hırıstıyan,yahudi inanışta insanlar vardı. Türk akıncılarına, sultan Tuğrul ve veziri Ilhan beye, haraç ve yağma değil, koruma sağlama şartı ile vergi almanın daha karlı olacağını Büveyhzadeler ögretir bu nedenle haraç vermez yağmaya izin vermezler. Büvehyzadeler, Bağdat, Siraz ve Isfahanda hala hayranlıkla uyandıran eserler binalar yaptılar. Bugünkü altın kubbeli Hz.Ali türbesini de onlar yaptılar. Tarihci Cahen, bu kürt beyliginin desteği ile, kurulan rasathaneler, kütüphaneler, okullar hastahaneler ve bilimsel çalışmaların evrensel bir hayranlık uyandırdığını yazar. İbni Sina Büvehylerin desteği ile bilimsel çalışmalarını yapar. Daha sonra bunların yerini alan Kürt zengi beyliği de bu çalışmaları geliştirir.
Claude Cahen'in ''ilkin islam kuşaklarının, sonra batı hırıstıyanlarının düşünce ustası'' dediği İbn Sina'nın fikirleri XII. YY. Batıda tam kabul görür. Oxford Universitesinde Robert Grossettestte'nin yapıtları İbn Sina'dan esinlenir. İbn Sina'nın eserleri hem eski tarihlerde hem de 1508'de latince çevirisi ile Venedik'te yayınlanır.
İbn Rüşd, Aristoyu batıya tanıtan bilim adamı ve onun takipcisi olarak bilinir. İslam ülkeleri Rüşd'ünün eserlerini yasaklamalarina rağmen, onun eserleri ibranici ve latince çevirileri batıda yayginlasti, ''avveroisme'' akımı olarak yüzyıllarca yaşadı, ortaçağ felsefesine karşı akıllcıligi getirerek rönensansın hazırlanmasina hizmet etti.. Ernest Renan onu ''bağnaz dinsel zihniyette karşı bilim zihniyetini savunan kişi ve Cobernic öncüsü'' sayar. G.Quadri ''Rönensansın müjdeleyicisi ve ortaçağın en önemli düşünürü'' der. Rüşdü'nün düşünceleri Hegel, Foerbach ve Marx tarafından eleştiri konusu yapılır, ancak görüşleri diyalektik düşüncenin ilk halkaları olarak ele alınır. 1512'de ''en büyük bilginler Aristo ve ibn Rüşdür'' diyen Holandalı rahip Herman von Riswik ateşte yakılır. Dante Rüşdü'yü Aristo ve Eflatundan daha derin ve üstün görür. Razi, dini dogmalara karşı bilimin sürekli geliştiğini, dinin etki alanınin gerilediğini vurgular. Latinceye cevrilen eserleri batıda büyük saygı görür. İbn Sina ve Razi, tıp dalında, çiçek, kızamık, vb eserler verirler ve bunların eserleri 1458 -1866 yılları arasında kitapları 40 kere baskı yapar, üniversitelerin temel el kitapları olur.
Gerolamo Cardono'nun yeryüzünün 12 büyük bilginleri arasında saydığı El Cebr'in eserleri 'algebr'' olarak çevrilir ve biline büyük hizmetler sunar. ''algorizm'' düşünce akımının yaratıcısdır. Cebir matematik, sıfır ve bugünkü latin ve arap rakamlarını bulan kisidir. Yani ''onar onar sayıp yazmak ve her dokuzdan sonra rakamın sağına bir sıfır koymak ve başka bir onar haneyi meydana getirme'' buluşu bu harizmi kürde aittir, batıda algorizm olarak bilinir. Ebul Vefa, İbn Yunus ve Bettani, ortacağda, rönensans fikirinin oluşumunda tiriginometri ve astronomi dalında katıları var. Brüni astronomi dalında, dünyanın güneş etrafında döndüğünü eserlerinde ispatlayarak batı bilimine katkı sunmuştur.
Farabi 873-) Cabir bin Hayyan'dan dersler almış, rönesans döneminde eserleri batı dillerine çevrilmiş fizik matematik, metal müzik aletlerinin tellerini icade etti, kanun müzik aletini buldu. Edebiyat ve felsefe dalinda bir çak eseri var. bilimin dinden, bilim adamlarının da peygamberlerden daha yararlı olduğunu söylediği için dönemin dini otoriteleri tarafından saldırıya uğramıştır. Düşünceleri batıda rönesans ve reform hareketleri içinde tartışılan katkısı olan bir düşün adamı olarak tarihte anılır. Burada Cabir bin Hayyan'ın (722-815) etki ve katkılarını özel olarak incelemek gerekir. Cabir'in babası bir bilim adamı ve arap hakimiyetine karşı Horasan ve Deylemde propaganda ve örgütlenme çabalarına girdiği için emeviler tarafından yakalanarak yargılanır ve düşüncelerinden taviz vermediği için idam edilir. Oğlu Cabir onun çalışmalarını sürdürür. Cabir bin Hayyan, Gaber kürt aşiretine bağlı olduğu için batıda ''Geber'' olarak bilinir. Cabir, ''Kitab Fi Hayat El Alam'' adlı eseri , güneş ve dünyanın hareketi ile ilgili fikirleri bütün ortaçağ boyunca temel kaynak ve kuram olarak kabul edilmiştir. Başka bir eserinde ısık boylarının ölçümü ve ses bilimi konusunda önemli fikirleri batıda büyük yankı yaratır. Başka bir eserinde kimya bilimini inceler ve kimyanın kurucusu olarak batıda hala kabul edilir. Bugün batıdaki bütün kimyacılar '' ''Geber''in ögrencisi olduklarını söylerler.
1000 eser verdiği söyelenen Cabir'in sadece 27 eseri önce latince sonra Almanca olarak 1473- 1710 yılları arasında defalarca almanca olarak Nürnberg'de basılmıştır. Yine Cabir o dönemlerde dünyanın en büyük labaratuvarıni kurduğu söylenir. TIP, cam, gözlük, fizik, matematik cebir, geometri, yanmayan kağıt dallarında birçok eser vermiş, icadlar yapmıştır. Kendisi Caferi Sadık'tan dersler almış, Büvehyzadelerin desteğini almış, İbn Sine ve Farabi gibi büyük bilim adamları yetiştirmiştir.
Asıl beni hayrete düşüren Cabir'in ''izafiyet teorisi'' ve 'atom kuramı'' hakındaki teoriler ve buluşlarıdır. Bu Teoriler Einsteine ait değil, Cabire aittir. Cabir'e göre ''Hiç bir şey vardan yok, yoktan var olamaz'' ''her şey toprak, ateş, su ve havadan oluşur. Dünyada ve uzayda var olan bütün elementler, tabiatta olan cıva ve kükürtün değişik şartlar altında ve değişik oranda bileşiminden meydana gelir.'' der ve bunu Bağdat yakınlarındaki labaratuvarında deneylerle ispatlarlar. Maddenin en kücük parçasının atom olduğunu, bunu parçalayacak bir tekniğin bulunması halinde,bir tek atom parçasının Bağdatı yerle bir edebilecek kadar bir enerji yaratacağını ''El Cuzü La Yetecezza'' adlı eserinde geniş formüllerle izah eder. Bu eser ingiliz J.Dalton, alman Otto Hahn tarafından batı dillerine çevrilir, buna dayanarak atom ve madde teorisini gelistirirler(kopya ederler) Einstein bunu günün teknolojisi ile pratiğe geçirerek atom bombasını yapar ve izafiyet teorisini de kopya eder. Biz bunu bilmediğimiz için onlara malediyoruz. İnsanlığa hizmetleri olan bu bilim adamlarının burda hepsini saymak mümkün değil. Tarihimizden çok şey ögrenebiliriz. Batı Avrupa bizi taklit ederek gelişti, T.C de bizi yok ederken, batıyı taklit ediyor. Bati uygarligi Kürdistanda baslar. “AB yolu diyarbakirdan gecer” . Türk devleti ne zamanki, kürt ve yerli halklara düşmanlıktan ,inkar ve imha politikasından vazgeçer, onlarla barışık yaşamayı kabul eder, silah yerine kalem tutar, din yerine bilime ve bilgelere değer verir, fikirlere, dinlere dillere, kültürlere tahamül etmesini ögrenir, işte o zaman demokratikleşir ve birlikte yaşama olanaklı olur.[1]