Türkiye'nin Düzeni ve Kürt Sorunu
Haluk Gerger
Belge Yayınları
1995
90'lı yılların başında hem uluslararası alanda, hem Türkiye' de [1]
etkileri kuşaklar boyu sürecek olaylar yaşandı. Dünyada Körfez
Bunalımı ve Savaşı ile başlayan, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki
rejimlerin yıkılmasıyla süren, Yeni Dünya Düzeni ile doruğa çıkan
gelişmeler gündemi belirledi. Beynelmilel sermayenin insanlık ve
Emek karşısındaki zaferleri, askeri müdahaleler, savaşlar, özelleştirme,
eğitim, sağlık, sosyal güvenlik harcamalarının kısılması, işsizlik,
enflasyon, bunalım, medya terörü, yükselen değerler gibi olg·:lu1la sürdü.
Sosyalizm düşüncesi, sosyalist örgütler ve genel olarak işçi sınıfı ve Emek
kuşkusuz dünyanın her yerinde bu gelişmelerden olumsuz etkilendi.
Türkiye'de ise, ekonomik bunalım, işsizlik, hayat pahalılığı, bunların
toplum.sal-ahlaki etkileri, l 2 Eylül sonrası genel tahribata katlanarak eklendi.
Kürt Sorunu, inkar ve imha politikalarının cenderesinde korkunç bir savaşla
boyutlandı. Demokrasi ve insan hakları alanında 21. yüzyıla girerken insanlık
adına utanç verici bir tablo ortaya çıktı. Yaşamın her alanında Emeğin ve
insanlığın temel kazanım ve değerlerine çök boyutlu bir saldırı gerçekleştirildi.
İşte böylesi bir durumda, bu gelişme ve süreçleri esas olarak emekçilere
aktarıp yorumlamak; onların sınıf çıkarlarını ve dolayısıyla da sosyalizmi
savunmak; Kürtlerin ve mazlum insanlığın kavgasına destek olmak; barış ve
temel insan haklarının elde edilmesi mücadelesine katılmak; ve nihayet,
ezilenlerin öfkesini paylaşıp yansıtmak benim temel amacım oldu. Öyle de
yaptım.Bütün bir dünyaya ve egemenlere, günün gerçeğine ve geçerli olana,
güç'e ve zor'a karşı durdum! .. Tabii bu kişisel bir kahramanlık olarak
değerlendirilmemeli. Böylesi bir tavır, bir yöntem, anlayış ve inanç sorunudur.
Herşeyden önce, yazılarımın kaynağındaki Marksi st yöntemi
görmeden onları anlamak da mümkün değildir. Bu bağlamda
Marks'ın yönteminin temelinde bulunan tarihsellik özelliği üzerinde
durmak gerekli. 1 Lukacs, Marks'ın yöntemi için özünün özünde tarihseldir
Bu öz, yani toplumsal realiteye tarihsel yaklaşım, bu realitenin bizzat kendisinin
veya herhangi bir parçasının, örneğin bir sosyal formasyonun , bir toplumsal
sistemin, geçici, değişebilir, değiştirilebilir olduğuna isaret eder. Bu geçici
olma özelliğine koşut olarak da, her toplumsal yapıya eleştirel bakabilmek
gerekli ve mümkün olur. İşte insanoğlu kendi tarihini verili koşullarda ancak
böylesi bir yöntemsel anlayışla yapabilir; devrimci pratik ancak devrimci
teoriyle mümkün olabilir. Sosyal pratik içindeki bir aydın içinse devrimci
yöntem gereklidir, çünkü aydın ... özünde bir sosyal eleştirmendir.3
Bu misyonun gerektirdiği umut ve cesaret ise, işte Marks'ın yönteminin
özünde mevcuttur. Dolayısıyla da, bir aydın sadece gerçeği anlamak ve
açıklamak için zorunlu bilimsel araçları değil, aynı zamanda, onu
değiştirme eylemine katılabilmek için gerekli olan moral değerleri
de Marksizmde bulabilir. Ve işte ancak o zaman bütün bir dünyaya
ve egemenlere karşı durabilmek, hayata, onu değiştirmenin önkoşulu
olarak,eleştirel bakmak mümkün olabilir. Dolayısıyla,
Marks'ın deyişiyle, ... var olan herşeyin, ulaşılacak sonuçlardan ve
kim olursa olsun dönemin güçleriyle çelişkiye düşmekten korkmamak anlamında
acımasız eleştirisi öncelikle bir yöntemsel sorundur, hayata bakış ve teoriyle ilgilidir