Paris’te olduğu yıllarda #Yılmaz Güney#, #PKK#'nin önemli isimleri ile görüşür. Hatta bu görüşmeler rapor halinde Öcalan'a iletilir. PKK’nin Avrupa sorumlularından İsmet Doğru ile 3 Mart 1983 yılında bir araya gelen Güney, #Kürdistan#’a geçiş sürecinde PKK’den yardım ister.
Görüşmede Güney, Kürdistan devriminin Ön Asya devriminde anahtar bir role sahip olduğunun ve bunun hayal olmadığının altını çiziyor. Güney'e göre, 12 Eylül'le birlikte dağılan Türk solunun sorunu ise geçmiş mirası ve Kürdistan'ı analiz edememesiydi.
Yılmaz Güney ile PKK temsilcileri arasındaki 1983 yılında yapılan görüşmenin tutanaklarına ulaştık.
O adı gibi Yılmaz'dı. Sadece Yılmaz değildi, daha sosyalist düşünceleri yeni kavradığı o yıllarda bakmanın cesaret istediği #Kürt# toplumsallığını doğru ele almasıyla da fark yarattı. Yılmaz, ülke sinemasında Kürt toplumsallığını eğip bükmeden, sansüre rağmen hakikatiyle anlatan ilk yönetmen. Solun bir kısmının hala içine boğulup durduğu gizli Türk milliyetçiliği ve şovenizm perdesini yıkarak. Bu açıdan sadece sinemanın, sanatın değil solun da çok şey öğreneceği hakiki bir fikir insanı, sanatçı, halkının 'Yılmaz' savunucusudur. Sanatçı, senarist, yönetmen, oyuncu ve elbette devrimci Yılmaz Güney'den bahsediyoruz. Şimdiki parçalara bölünmüş 'sanat' dünyası için tuhaf gelen bütün bir sanatçıydı. Çünkü sinema, edebiyat, oyuncu, yönetmen ve devrimci karakteri bir bütündü ve her alanda ön açıcı çalışmalara imza atarken hakikati parçalamazdı. Şimdi dönüp bakarken Güney’e, onun ne kadar güncel olduğunu görmenin sırrı burada. En zor hakikati, Kürdistan hakikatini doğru kavraması, Yılmaz Güney’in sanatına da, oyunculuğuna da, edebiyatına da, devrimciliğine de damga vurur. Yılmaz, işte farkını bu hakikati kavramaya borçlu. 1984 yılında Fransa'nın başkenti Paris'teki Kürt Enstitüsü'nde yaptığı konuşmanın sanki şimdiyi anlatır gibi olması da zaten bu yüzden: Yaşasın bağımsız, birleşik, demokratik Kürdistan! İşte bu manifesto gibi konuşma, Güney’in ölümsüzlük sırrıydı.
PKK ile görüşme
Yılmaz Güney Kürt bir ailenin çocuğuydu, Çukurova'da dünyaya gelmiş, çocuk yaşta mevsimlik işçi olan ailesiyle birlikte çalışmış, sömürgenin ne olduğunu daha çocuk yaşta öğrenmişti. Ondandır ki Kürt Özgürlük Mücadelesi'ne karşı müthiş bir duyarlılığı vardır. Sürgünde olduğu yıllarda çalışmalarına devam etmek isteyen Güney, PKK'nin önemli isimleri ile de görüşür. Hatta bu görüşme rapor halinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a iletilir. Ölümünden bir yıl önce PKK'nin Avrupa'daki yetkilileri ile Yılmaz Güney'i biraraya getiren neydi? Ne konuştular?
Yılmaz'ın paltosu
O yılın en sert kışı yaşanıyordu. Dışarıda buz gibi bir hava vardı. Paris'in o ayazlı gününde Yılmaz Güney dışarı çıktı. Üstünde siyah uzun paltosu vardı. Her zamanki gibi öfkeliydi, isyankardı. Çünkü yerinden edilmişti... Yoksulluk, hapis, kaçak yıllar, acılarla dolu bir hayata şimdi sürgün eklenmişti. Kapanmayan bir yara, ızdırab ve hüzündü sürgün onun için...
Bir devrimci için, bir siyasi mülteci için sürgünde yaşamak ölümden beter olmuştur. Paris'teki günleri onun için ‘yarı açık bir hapishane' gibidir. O soğuk kış günü diğer günlerden farklıydı. Önemli bir görüşmesi vardı Yılmaz Güney'in. Cezaevi yıllarında olduğu gibi Avrupa'da da ziyaretçileri eksik olmaz. Arjantin'den Yunanistan'a kadar yazarlar, siyasetçiler, sinemacılar, öğrenciler gelir fikirlerini dinler, tartışmaları sabahlara kadar sürerdi. Bu kez de PKK'nin Avrupa'daki yetkilileriyle görüşecekti.
Görüşme raporu Öcalan'a gönderildi
Filmleriyle, öyküleriyle, aşklarıyla, devrimciliğiyle sürekli gündemde olan Yılmaz Güney ile görüşen PKK'lileri de heyecanlandırmıştı... Biraraya geldiklerinde Amed, Mamak, Metris'teki direnişleri konuşurlar... Kürdistan devrimini, Türkiye solunun 12 Eylül Darbesi'nden sonra yaşadığı yenilgili günleri uzun uzun tartışırlar. Elbette sinemayı da konuşurlar. PKK'lilerin Yılmaz Güney ile yapılan bu görüşmesi rapora dönüştürülerek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a gönderilir. Öcalan, o sıralar Beyrut ile Şam arasında gidip geliyordur. PKK'nin silahlı mücadeleyi başlatmak için Mahsum Korkmaz’ı, Şahin Kılavuz’u, Mustafa Yöndem’i, Hanım Yaverkaya’yı ve Sultan Yavuz gibi militanları Botan'a gönderdiği zamanlardır.
12 Eylül zulmünü çekmek istiyordu
PKK’nin Avrupa yetkililerinin Öcalan’a 1983 tarihli gönderdiği bu raporda, Güney'in 12 Eylül rejiminin cezaevlerinde uyguladığı işkenceler konusunda bir film çekmeyi planladığı için görüşme yaptıkları aktarılıyor.
Bağımsız, birleşik ve sosyalist Kürdistan söylemini PKK'nin ortaya attığı ilk günlerde bu görüşü paylaşan nadir insanlardan biri de Güney'dir. Zaten görüşmede Güney, Kürdistan devriminin Ön Asya devriminde anahtar bir role sahip olduğunun ve bunun hayal olmadığının altını çiziyor. Güney'e göre, 12 Eylül'le birlikte dağılan Türk solunun sorunu ise geçmiş mirası ve Kürdistan'ı analiz edememesiydi.
Güney değerlendiriyor...
Öcalan’a gönderilen bu belgeye göre Güney, görüşmede şunları söylüyor: Türkiye sol hareketi geçmişini değerlendirmeli, hangi mirası aldığını anlamalıdır. Mustafa Suphilerden 1921-1926 programından bu inceleme başlamalıdır. Kürdistan'ı da ele almalı. Her parçası incelenmelidir. Sömürge olan bu ülkede Ulusal Kurtuluş Hareketi her parçanın kendi sorunudur. Ama parçalar arasındaki maddi ve manevi ilişiler olmalıdır. Kürdistan devrimi Ön Asya devriminde anahtar rolü oynamalıdır. Kürdistan devrimi Ön Asya devrimlerine önderlik edecek. Ve hayal gibi görünebilir ama Ön Asya Birleşik Sovyet Cumhuriyetini oluşturmak gerekir. Türkiye ve Kürdistan için iki halkın en bilinçli ve yiğit insanlarından oluşan Türkiye ve Kürdistan Birleşik Komünist Partisi'ni düşünüyorum. Ulus için de Stalin'in getirdiği dört özellik yeterli değildir. Buna mücadele ederek bilinç unsurunu ilave etmek gerekir. Örneğin Ermeniler mücadele ederek bunu bilinç haline getirdiler…
Film için dökümana ihtiyaç duyar
Büyük bir halk sanatçısı olan Yılmaz Güney, söz konusu görüşmede çekeceği yeni filmle ilgili görüşlerini de PKK'li yetkililere aktarıyor: İşkence tutukluların yaşantısı direnme vs. üzerine bir film çekeceğim. Bu konuda döküman vermeniz, yardımcı olmanız iyi olur. Bana yayın ve döküman getirmeniz iyi olur. Düzenli görüşmelerden yanayım…
Görüşme Sadun ile yapılır
Yılmaz Güney ile PKK temsilcileri arasındaki bu ilk resmi görüşmenin 1983 Ocak ya da Şubat ayında yapıldığı tahmin ediliyor. Bu görüşmeden sonra PKK’nin Avrupa sorumlularından İsmet Doğru’nun (Sadun) da Yılmaz Güney ile 3 Mart 1983 günü biraraya gelir. Güney ve Doğru arasında yapılan bu görüşmeden üç gün sonra görüşmenin tutanakları 6 Mart günü Öcalan’a gönderilir. İsmet Doğru, Yılmaz Güney ile yapılan görüşmeyi, Daha önceki görüşmenin devamı mahiyetinde olağan görüşme olarak değerlendiriyor.
Güney'in talepleri vardır
İsmet Doğru’nun Abdullah Öcalan’a gönderdiği raporda özetle şu bilgiler yer alır: Görüşme daha çok sorulara cevap ve bazı hususlarda düşüncelerimizin öğrenilmesi mahiyetinde açıklamalar biçiminde geçti. Soruların ağırlık noktasını diğer güçlerin (Kürt çevreleri) hakkımızdaki çarpıtıcı açıklamalara açıklık getirilmesi teşkil ediyordu. Benden önce Orhan Kotan ile görüşmüş. Bizim hakkımızdaki yanlış bilgiler Kotan tarafından yapılmış. Bizim de Kürdistan’da 4 parçayı kapsayan merkezi örgütlenmemize ilişkin anlayışımızı kendisine kısa izah ettim. Kürdistan’da var olan örgütlerin güç durumlarını sordu. Ayrıca diğer parçalardaki örgütlerle olan ilişkilerimizi ve onlar hakkındaki düşüncelerimizi öğrenmek istediğini belirtti. Kendisi hakkında ne düşündüğümüzü sordu. 'Kültür Merkezi' konusunda da Kendal Nezan tarafından yanlış bilgi aktarıldığını belirtti. Tüm yönetimin bizim elimizde olması gerektiği şeklinde dayatmalarda bulunduğumuzu belirtilmiş, durumun öyle olmadığını açıkladık. Sorunla ilgileneceğini belirtti. Ayrıca bazı isteklerinin karşılanıp karşılanamayacağına ilişkin bir sorusuna da arkadaşlara bu isteği iletebileceğimi belirttim.
Kürdistan’a geçişte yardımcı olur musunuz?
1- Askeri çizgimizi, pratiğimizin gelişkin olduğunu dikkate alarak öğrenmek istediğini söyledi.
2- Kürdistan’a geçişlerde yardımcı olup olunmayacağını sordu.
3- Ev ve malzemelerde imkan tanınıp tanınamayacağı konusunda da bilgi istedi.
Yılmaz Güney ile yapılan her görüşmenin kısa olduğunu, ayrıntılı konuşmak için Nisan’ın ilk haftasında yeniden görüşmeye karar verdik.
3 Mart 1983 yılında yapılan bu görüşmeden sonra Yılmaz Güney ile PKK’lili yetkililer arasında görüşmelerin olup olmadığını bilmiyoruz.
****
Almanya'ya girişine izin verilmedi
Avrupa’da Kürt diploması faaliyetlerinde yer alan Hüseyin Çatal ise Yılmaz Güney’in PKK’lilerle görüşmelerinden haberdar olduğunu söyler. Çatal, Yılmaz Güney’i 1983 yılında Almanya’nın Düsseldorf kentinde 12 Eylül faşizmini protesto yürüyüşüne davet ettiklerini de belirterek, “TKP hariç bütün örgütler Düsseldorf’ta ortak bir miting düzenledik. 12 Eylül cuntasını, cezaevlerindeki işkenceleri protesto mitingiydi bu. Yılmaz Güney’i de bu mitinge konuşma yapması için davet ettik. Memnuniyet ile kabul etti. Ancak Almanya ülkeye girişine izin vermedi. Bu yüzden mitinge gelmedi diye vurguluyor.
Güney ile görüşmeler hep vardı
O yıllarda Hunerkom Çalışmaları'nda yer alan tiyatrocu Muharrem Aral da Yılmaz Güney’in Paris’e geldikten itibaren PKK ile görüşmelerini olduğunu söylüyor. Türkiye’de 12 Eylül Darbesi'nden önce Anadolu Sanat Tiyatrosu’nu kuran Aral, “Yılmaz Güney ile görüşmede bizim arkadaşlar benden bahsetmişler. Yılmaz Güney de Muharrem ile görüşmek isterim. Birlikte sanat, tiyatro çalışmaları yapabiliriz demiş. Ama bir türlü görüşme fırsatımız olmadı. Keşke fırsatları zorlayıp görüşseydim diye belirtiyor.
****
Sadun'a dair...
İsmet Doğru; Antep Arabanlıdır. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde okuduğu yıllarda PKK ile tanışır. Okulu bırakıp, Kürdistan’a dönerek devrimci faaliyetlere katılır. Nizip’te, daha sonra Antep’te faaliyetler yürütür. Antep bölge komitesi, propaganda sorumluluğunu, 1980’lerin başında ise komite sekreterliğini üstlenir.
12 Eylül Darbesi'nin ardından Ortadoğu’ya çekilir. 1981 yılı sonlarında, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) kampında bir grup arkadaşı ile birlikte askeri eğitim gördüğü esnada patlayan bir bomba ile ağır yaralanır. Patlamada FHKC'nin eğitim komutanı da hayatını kaybeder. Tedavi gördükten sonra 1982 yılının baharında Avrupa’ya görevlendirilir. 1985’in başlarına kadar Avrupa’da sorumlu düzeyinde çalışır. Avrupa’da Kürdistan halkını örgütlemede önemli çalışmalara imza atar. Birçok dernek, kurumun kuruluşunda yer alır.
ERNK’nin kuruluş ilanı
İsmet Doğru, 21 Mart 1985’te Yunanistan’ın başkenti Atina’da düzenlenen basın toplantısında ERNK’nin kuruluşunun ilanı eder. Ardından 85 yılında Kuzey Kürdistan’a bir gerilla komutanı olarak gider. Uludere, Şemdinli’de gerillacılık yapar. 1987 Bahar ve Yaz Atılımları'na aktif olarak katılır. İçinde yer aldığı gerilla grubu ile birlikte Şemdinli alanında devrimci çalışmalar yürütür. Bu süreçte gerçekleştirilen birçok köy toplantısında birçok gencin gerilla saflarına katılmasını sağlar, ayrıca etkili eylemlere de imza atar.
Helikopterden atılan ilk gerilla
Şemdinli’nin Umurlu köyü içinde köy korucularının da olduğu askerlerle saatlerce süren çalışmada iki yoldaşı ile birlikte şehit düşer. Bu çatışmanın ardından Türk ordu askerleri, İsmet Doğru ve iki yoldaşının cansız bedenlerini helikopterle Balkaya dağlarına atar. Bu Türkiye ordusu ile Kürdistan gerillasının savaşında helikopterden atılan ilk cenazeler olarak kayıtlara geçer.[1]