Çaldıran Savaşı nedir? Çaldıran Savaşı kimler arasında olmuştur? Nedenleri ve sonuçları
1514 yılında Doğu sınırı olan İran ülkesinde yer alan Maku Şehrinde yapılmıştır. Maku şehrinin Çaldıran Ovasında, gerçekleşen savaş adını da Çaldıran Ovasından almıştır.
Çaldıran Savaşı Tarihi
Çaldıran Savaşı, Osmanlı Devleti ile İran ülkesinde o dönemde egemen olan Safeviler arasında gerçekleşmiştir. Çaldıran Savaşı 23 Ağustos 1514′te Çaldıran ovasında Safeviler ile Osmanlı ordusu arasında yapılmıştır. Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı sıkıntılı günler yaşıyordu. Çünkü o dönemde Yavuz Sultan Selim’in babası II. Bayezid ve kardeşleri arasında büyük bir taht mücadelesi vardı.
Bu mücadele sonrasında tahta çıkan Yavuz Sultan Selim Osmanlı için büyük sıkıntılara neden olan doğudaki Şii-Safevi Devleti ile mücadele etmeye başlamıştır. Yavuz Sultan Selim mücadeleyi kazanmak ve doğuda Türk İslam Devletleri’ni bir araya getirmek istiyordu. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim, 1514 yılının baharında İran seferine çıkarak Çaldıran’da Safeviler ile Çaldıran Savaşı’nı başlattı.
Çaldıran Savaşı Özeti
Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşını başlatmadan önce hanedanda bazı sıkıntılar yaşıyordu. Özellikle bu sıkıntılar Yavuz Sultan Selim’in babası Sultan İkinci Bayezid ve kardeşleri ile ilgiliydi. Sıkıntının sebebi ise Yavuz Sultan Selim’in taht mücadelesi vermesidir. Yavuz Sultan Selim kardeşleri ve babasıyla büyük bir taht mücadelesi vererek tahta çıkmıştır.
Hem iç karışıklığın hem de doğu sınırlarındaki sorunların olduğu bir dönem Osmanlı Devleti iyice bunalıma girmiştir. Bu bunalımın sebebi ise Doğu’daki Şii-Safevi Devleti’nin Osmanlı’ya yarattığı sorunlardır. Türkistan’a erişmek isteyen Osmanlı için tek engel, Şii-Safevi Devleti olarak görülüyordu.
Yavuz Sultan Selim, doğuda bulunan Türk İslam Devletleri’ni tek bir çatı altında toplamak istiyordu. Bu nedenle 23 Ağustos 1514’te Yavuz Sultan Selim ordusuyla birlikte İran ülkesine sefere çıktı. Osmanlı ordusu Erzincan üzerinden Tebriz’e doğru sefere başlamış oldu. Çaldıran’da 23 Ağustos 1514’te yapılan sefer sonucunda Osmanlı ordusu büyük bir zafer kazanmış, Safeviler ise büyük bir bozguna uğratılmıştır. Bu savaş sonrasında Şah İran’dan kaçarak hayatını zor kurtarmıştır.
Çaldıran Savaşı’nın Önemi
Çaldıran Savaşı’nın önemi ilk olarak Osmanlı’nın özellikle doğuda güç kazanmasıdır. Çünkü Osmanlı ordusu Safeviler’e karşı savaşı kazanarak hem hâkimiyetlerini hem de güçlerini doğuda kanıtlamış oldu. Osmanlı Devleti bu savaştan sonra gücüne güç katarken, Safevi Devleti de doğudaki gücünü kaybetti. Kazanılan bu zafer sayesinde Yavuz Sultan Selim doğudaki gücünü de kanıtlamış oldu. Ayrıca savaş sonrasında Osmanlılar için doğu bölgesinde tehdit oluşturan sorunlar da ortadan kalkmış oldu.
Çaldıran Savaşı’nın Nedenleri
Çaldıran Savaşı’nın nedeni hem doğuda yer alan Mezhep ayrılığı hem de bu ayrılık sebebiyle ortaya çıkan siyasi mücadelelerdir. Özellikle mezhep ayrılığından dolayı doğu bölgelerde güçlenen Safevi Devleti zamanla Osmanlı için bir tehdit oluşturmaya başladı. Bu tehditleri ortadan kaldırmak isteyen Osmanlı Devleti ise Çaldıran Savaşı’nı başlatmıştır. Çaldıran Savaşı’nın başlamasındaki diğer bir neden ise tahta gelen Yavuz Sultan Selim’in doğuda bulunan Türkleri tek bir çatı altında toplamak istemesidir.
Çaldıran Savaşı Sonuçları
23 Ağustos 1514 tarihinde başlayan Çaldıran Savaşı ile Osmanlı Devleti’nin galibiyeti ile sonuçlanırken, Safevi Devleti ise büyük bir hezimete uğramıştır. Bu savaş sonrasında Safevi Devleti’nin tehditleri ortadan kaldırılmış ve doğunun güvenliği temin edilmiştir. Çaldıran Savaşı’nı kazanan Osmanlı Devleti topraklarına Erzincan, Bayburt ve Kemah Kalesi’ni de katmayı başarmıştır. Çaldıran Savaşı sonrasında Osmanlı’nın özellikle doğudaki hâkimiyeti kesinleşmiş ve doğu bölgesinde Türk-İslam Birliği sağlanmış oldu.
Çaldıran Muharebesi
Çaldıran Muharebesi, Osmanlı padişahı I. Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514’te, günümüzde İran sınırları içinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran Ovası’nda yapılan meydan muharebesidir. Muharebe, Osmanlı Devleti’nin kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Savaşın Nedenleri
Savaşın nedeni, özellikle uzun süredir Osmanlı Devleti’nin ve Safevi Tarikatı’nın arasında bulunan kötü ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Osmanlı padişahı II. Bayezid, Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar’ın ölüm (1488) haberini duyunca: “Haydar’ın ölümünü işitmiş olmak sevincimi kat kat artırdı.” demiştir.[17] Şeyh Haydar’ın takipçileri olan Kızılbaşlar’a ise “Haydar’ın yolunu şaşırmış sürüsü, Allah onlara lânet etsin!” demiştir.
Safevî şeyhlerinin Anadolu’da çok sayıda müritleri olduğu, bu müritlerin sıkça şeyhlerini ziyaret ettikleri, beraberinde hediyeler götürdükleri ve şeyhlerinden eğitim almak için İran’a gittikleri bilinmekteydi. Osmanlı Devleti Şah İsmail’in Kızılbaş inanışına sahip olmasını, Anadolu’da büyük bir taraftar kitlesine sahip olmasını ve üstelik komşu topraklarda yükselmesini büyük bir tehdit olarak görmüştür. Bu yüzden II. Bayezid, 1501 yılında Safevi Devleti’nin kurulmasıyla Kızılbaşlar’ın İran’a gitmesini engellemeye çalışmıştır ve İran’a gittiği tespit edilen bütün Kızılbaşlar’ın idam edilmesini emretmiştir. Safevi hükümdarı Şah İsmail’in Kızılbaş inanışına sahip olması ve Anadolu’da büyük bir taraftar kitlesine sahip olması, Osmanlı Devleti tarafından bir tehlike olarak görülmüştür. Şii meşrebini sapıklık olarak görmüştür. 1502 yılında II. Bayezid bu sebepten dolayı birçok Kızılbaşı Anadolu’dan Mora’ya (Yunanistan) sürmüştür.
Şah İsmail, 1501 yılında Tebriz’i aldıktan sonra, bir ordu gönderip Erzincan’ı da ele geçirmiştir. Bu bölge Osmanlı topraklarına dahil olmadığı halde Şah İsmail’in eline geçmesi o dönemde Trabzon sancakbeyi olan Şehzade Selim’i fena kızdırmıştır. Ardından Şehzade Selim 1503 ve 1507-8 yıllarında iki defa Erzincan’ı ele geçirmeye çalışarak Safevi topraklarına saldırmıştır.
Şehzade Selim’in son saldırısında, Şah İsmail’in silahları ve hazineleri de ele geçirilmiştir. Bunun üzerine Şah, Selim’e bir elçi gönderir, ama Şehzade Selim ele geçirdiklerinin iade edilmesini reddeder. Şah İsmail bu sefer II. Bayezid’e elçi gönderir. Elçinin barış ve dostluk içeren ifadelerle, Selim’in düşmanca olan tutumunu şikayet eder ve ele geçirilen silah ve hazinelerin iadesini talep eder. Osmanlı yönetimi, elçiye hürmetle davranır, ama şikayetini görmezden gelir.
Şehzade Selim sadece Safevi topraklarına saldırmakla değil, Şah İsmail’in Anadolu’daki müritleriyle olan ilişkilerini kısıtlamaya çalışmış, ve karşılaştığı Safevi Tarikatı müritleri Kızılbaşlara eziyet edip katletmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu açısından savaşın sebepleri:
Savaş öncesi
II. Bayezid, ne kadar bazı önlemler alsa da bu soruna gerekli önemi vermemiştir ve sorun giderek büyümüştür. O dönem Trabzon’da sancakbeyi olan Şehzade Selim, babasının bu soruna önem vermemesinden dolayı isyan ederek tahtı ele geçirmek istemiş ama başarısız olmuştur. Daha sonra yeniden isyan eden Şehzade Selim, yeniçerilerin de desteğini alarak babasını tahttan indirmiş ve padişahlığını ilan etmiştir.
I. Selim, 1512 yılında tahta geçtikten sonra, Safevi Devleti ve Kızılbaşlar’la olan sorunları kökünden halletmek için kendini hazırlamıştır. İlk önce dönemin mütfülerine fetva çıkartıp, Kızılbaşlar’ın katledilmesini helâl kılmıştır. Ancak Kızılbaş tabiri Osmanlı kaynaklarında; Safevi Tarikatı müridleri ve Kızılbaş askeri, Kızılbaş tarafı, Kızılbaş üzerine sefere çıkmak gibi tabirler doğrudan Safevî Devleti için kullanılır.
Bu dönemde halk arasında Osmanlı yönetimine karşı derin bir hoşnutsuzluğun yaygın olduğunu gösteren bir belge bulunmaktadır. Şikayet biçiminde I. Selim’e verilen bu belgede, baskıyla alınan vergilere ve Osmanlı yönetimi tarafından yapılan adaletsizliklere değinilmiştir.
Anadolu’da, I. Selim’in kardeşleri, Saruhan sancakbeyi olan Şehzade Korkut ve Konya, Amasya, Malatya taraflarında bulunan Şehzade Ahmet’in tahtta gözü vardı ve her ikisi de isyana hazırlanıyordu. Ahmed’in oğlu Alaüddin’in Bursa’yı işgal etmesi üzerine sefere çıkan Yavuz, Bursa’yı geri aldı ve Konya’ya yürüdü. Şehzade Ahmed, Konya’da çekilerek önce Amasya’ya, oradan da Kahta’ya (Adıyaman) kaçtı. Kahta’da, 40.000 kişilik bir Kızılbaş ordusu da Şehzade Ahmed’in kuvvetlerini katıldı ve Şehzade Ahmed iyiden iyiye kuvvetlendi. Yavuz, Ahmed’i bir süreliğine sindirdikten sonra Saruhan’a yürüdü. Ancak Yavuz’un geldiğini önceden haber alan Şehzade Korkut ve yardımcısı Piyale Bey, Teke’ye (Antalya) kaçtılar ve buradan bir gemi ile Frenk diyarına (Avrupa) kaçmaya karar verdiler. Bir süre bir mağarada gizlenen Şehzade Korkut ve Piyale Bey, bir çobanın ihbarıyla yakalandılar ve idam edildiler.
Sadrazam Koca Mustafa Paşa, büyük bir ihanetin içindeydi ve sürekli Şehzade Ahmed’e bilgi sızdırıyordu. Koca Mustafa Paşa, Şehzade Ahmed’in isteğiyle ordunun bir kısmını terhis etti ve Amasya Valisi Mustafa Paşa’ya; I. Selim’in barış amacıyla, Amasya’yı Şehzade Ahmed’e terkettiğini yazan sahte bir mektup gönderdi. Daha sonra Şehzade Ahmed hiç vakit kaybetmeden Amasya’yı ele geçirdi. Sadrazamın ihanetinin farkında olan I. Selim, Amasya olayında sonra Koca Mustafa Paşa’yı idam ettirdi ve yerine Hersekzade Ahmed Paşa’yı sadrazam yaptı.
Şehzade Ahmed, Amasya’yı ele geçirdi ve ordusunun komutanlığına Amasya Valisi Mustafa Paşa’yı getirdi. Elindeki büyük kuvvetle Amasya’dan hareket eden Şehzade Ahmed, batıya doğru ilerlemeye başladı. Saruhan yakınlarında I. Selim’in ordusuyla karşılaştı ve Selim’in önce kuvvetlerini yendi. Zafere çok yakınken geri çekilme emri verdi ve İstanbul’a yürüdü. Amacı başkenti ele geçirip padişahlığını ilan etmekti. Ancak I. Selim sefere çıkarken, yerine Şehzade Süleyman’ı (ileride Kanuni Sultan Süleyman) bırakmıştı ve yakın zamanda İstanbul’dan 10.000 kişilik bir yeniçeri takviyesi istemişti. Şehzade Ahmed, İstanbul’a yürürken bu yeniçeri kuvvetiyle karşılaştı ve önden yeniçeri kuvvetinin arkadan da I. Selim’in kumandasındaki esas ordunun saldırılarıyla tüm askerlerini kaybetti. Daha sonra da yakalanan Şehzade Ahmed, idam edildi.
I. Selim, kardeşlerinin isyanını bastırıp iç birliği sağladıktan sonra Safeviler’in üstüne sefer yapmayı amaçlıyordu. İsyanları bastırdıktan sonra başkente dönmeyen I. Selim, Haziran ayında İran’a doğru ilerlemeye başladı.
Şah İsmail, İstanbul’daki casusluk şebekesi vasıtasıyla I. Selim’in üzerine geldiğini öğrendi ve önlemler almaya başladı. Ordu-yi Hümâyûn’ün (Osmanlı Ordusu) karşısına çıkmadan çekilmeye ve geçtiği yerleri yakıp yıkmaya başladı. Böylece Ordu-yi Hümâyûn’de iaşe sıkıntısı baş gösterecek ve harap yerlerde ilerlemekten bıkan askerler İstanbul’a dönmek isteyecekti. Aksi takdirde de büyük bir isyan çıkabilirdi.
I. Selim, 100.000 kişilik bir orduyla İstanbul’dan hareket etmişti. Anadolu’da 40.000 kişilik bir kuvvetle Ordu-yi Hümâyûn’e katılmıştı. I. Selim, 40.000 kişilik bu kuvveti, ordunun iaşe ihtiyacını karşılaması ve gerekirse ihtiyat kuvveti olarak savaşa sokmak için için Kayseri ile Malatya arasına yerleştirdi.
Safevi hududunu geçen Osmanlı ordusu, sürekli harap yerlerden geçiyor ve iaşe sıkıntısı çekiyordu. Bu yüzden bazı hoşnutsuzluklar oluşmayı başlamıştı. Hatta bir gün, yeniçeriler isyan ettiler ve I. Selim’in çadırının (Otağ-ı Hümâyûn) etrafına sardılar. Birkaç ok da çadıra saplandı. Bunun üzerine askerlerin içine dalan I. Selim, meşhur bir nutuk çekti. Bu nutukta; isteyenlerin İstanbul’a dönebileceğini, isteyenlerinde kendisiyle gelip Şah İsmail’le savaşabileceğini söyledi. Gerekirse tek başına gideceğini de ekledi. Bu nutukla askerlerin kanında büyük bir galeyan meydana geldi ve ordu hızla ilerlemeye başladı. Nihayat Şah İsmail’in Çaldıran Ovası’na ordugah kurduğu haberi geldi ve Ordu-yi Hümâyûn’de Çaldıran Ovası’nda bir ordugah kurdu.
Savaş
İlk başta I. Selim, ovanın güneybatısındaki tepelerin ele geçirilmesini ve böylece ordunun, sırtını rahatça dağa verebilmesini emretti. Bunun üzerine Orhan Bey’in komutasındaki çarhacılar, çok geçmeden bu tepeleri ele geçirdiler.
I. Selim, merkezi kumanda edecekti ve yanında Kazasker, Sadrazam Hersekzade Ahmed Paşa, vüzeradan Dükaginoğlu Ahmed Paşa ve Mustafa Paşa olacaktı. Anadolu askerlerinden oluşan sağ cenaha Anadolu Beylerbeyi Hadım Sinan Paşa ve Karaman Beylerbeyi Zeynel Paşa kumanda edecekti. Rumeli askerlerinden oluşan sol cenaha ise Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa kumanda edecekti. Anadolu ve Rumeli azep askerleriyse ordunun en tehlikeli yerinde, topların önünde olacaktı. Bu topların sayısı 500 kadardı ve en hakim tepelere yerleştirilmişlerdi. Şah İsmail’in ordusu ilk bakışta gizlenmiş olan topları fark edemeyecek, topların önünde bulunan azeplere yüklenecekti. O sırada azepler usta bir manevra ile topların önünü açacaklar ve Safevi ordusunu ateş çemberine alacaklardı.
Şah İsmail ise, ordusunun sağ cenahına kendi, sol cenahına Diyarbakır valisi Ustacluoğlu Mehmet Han ve merkeze başveziri Mir Abdülbaki kumanda ediyordu. Şah İsmail, zırhlı süvarilerinin üstün gelmesi sonucu muhteşem bir zafer kazanmayı hesaplıyordu.
Savaş başlayınca Osmanlı askerleri, Fitilli muske ya da Gürleyen Demirler dedikleri çok ağır tüfekleri ilk kez bu savaşta kullandılar. Tüfeklerin ateşlenmesiyle Safevi ordusunda gedikler açılmaya başladı. Ordusunun bocaladığını gören Şah İsmail, kendi kumandasındaki sağ cenahla, Osmanlı sol cenahına hücum etti. Azepler, Yavuz’un planını uygulamaya fırsat bulamadılar. Vaktiyle kenara açılamadılar ve toplar ateşlenemedi. Yorgun ve bitap Rumeli askerleri, Şah İsmail’in zinde kuvvetleri karşısında yetersiz kaldı. Şah İsmail, o hız içinde Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa’yı öldürdü.
Yavuz Sultan Selim, durumu fark etmekte gecikmedi. Bir yandan topçularını harekete geçirirken öte yandan etrafındaki seçme yeniçerilerle Şah İsmail’in dönüş yolunu kesti. Osmanlı Ordusu’nun sol cenahı yok edilse de merkezi kumanda eden Yavuz ve sağ cenahı kumanda Hadım Sinan Paşa, ustaca manevralarla Safevi ordusunu zor durumda bırakıyorlardı.
Azepler, topların gerisine çekilmişler ve top atışı başlamıştı. Safevi ordusunun sol cenah kumandanı Ustacluoğlu Mehmet Han, askerlerini top ateşinin kucağına itti. “Vurun ha!” narasıyla kendisi de ortaya fırladı. Ancak bir Osmanlı süvarisinin kargı darbesiyle atından devrildi ve öldü.
Malkoçoğlu Ali Bey ve Malkoçoğlu Tur Ali Bey, Yavuz’dan aldıkları emirle yanlarındaki askerlerle beraber Şah İsmail’in üstüne yürüdüler. Ancak ikisi de hayatını kaybetti. Yalnız Malkoçoğlu Ali Bey, Yavuz’un kendine hediye ettiği çift namlulu piştovuyla Şah İsmail’e ateş ederek onu kolundan ve baldırından yaraladı. Bunun üzerine Şah İsmail’in seyisi Atçeken Hızır, Malkoçoğlu’nun arkasına geçerek onu öldürdü.
Savaş bir gün sürdü ve yenileceğini anlayan Şah İsmail, elinde kalan son kuvvetleri de Osmanlı ordusunun üstüne gönderdi. Daha sonra seyisi Atçeken Hızır’la kıyafetlerini ve atını değiştirerek firar etti. Atçeken Hızır, Şah İsmail’in kıyafetleri ve atıyla savaş meydanına gelerek “Şah benim.” diyerek bağırmaya başladı. Osmanlılar tarafından esir alınan Hızır, firar etti.
Şah İsmail, savaşın sonunda Safevi ordusu dağılmaya başlayınca savaş alanını terk ederek Dergezin’e çekildi. Savaşta Ustaclu Muhammed Han, Pir Ömer Bey Şireci, Köse Hamza, Lala Hüseyin Bey gibi meşhur Kızılbaş reislerinin pek çoğu öldü.
Yavuz Sultan Selim ilk Safevi ordusunun geri çekilmesini hile zannetti ancak savaşın kazanıldığı anlaşılınca ordusuna yağma izni verdi[32] ve ele geçirilen çoğu esir katledildi.
Osmanlı Ordusu, bu savaşta son teknolojiyi kullanmıştır ve büyük bir zafer elde etmiştir. Savaşı kazanan I. Selim, Osmanlı Ordusu’nun başında 6 Eylül 1514’te Safevi Devleti’nin başkenti olan Tebriz’e girdi. I. Selim kışı burada geçirmek istiyordu, ama yorgunluktan dolayı Osmanlı askerleri arasında huzursuzluk artınca I. Selim, İstanbul’a geri dönerek ele geçirilen yerlerin bir bölümünü geri bırakmak zorunda kaldı.
Safeviler, Doğu Anadolu hariç yitirdikleri toprakları savaşsız geri aldılar. Zaten bu savaşın amacı toprak almak değil, Safeviler ile Osmanlılar arasındaki güç mücadelesinin bir sonuca vardırılmasıydı. Savaşın sonunda Doğu Anadolu’daki aşiret ve beylikler Osmanlı’ya bağlandıklarını bildirdi. Gene bu savaşla beraber Safeviler’in, Mısır’daki müttefikleri olan Memlûkler ile bağlantısı kesildi. Bu da I. Selim’in Mısır seferini kolaylaştırdı. Ayrıca Osmanlı Devleti, İpek Yolu’nun Van-Tebriz hattının denetimini ele geçirdi.
Çaldıran Savaşı Sonuçları Ve Nedenleri: Çaldıran Savaşı Kimler Arasında Yapıldı? Kısaca Önemi Nelerdir?
1514 senesinde İran’ın Maku Şehrinin Çaldıran Ovasında meydana gelen savaş, adını da Çaldıran Ovasından almıştır.
Çaldıran Savaşı Kimler Arasında Yapıldı?
Çaldıran Meydan Muharebesi ya da Çaldıran Muharebesi, Çaldıran Savaşı, Osmanlı Devleti padişahı I. Selim ile Safevi devleti hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514 senesinde, günümüz İran sınırları içerisinde olan Maku şehrinde bulunan Çaldıran Ovası’nda meydana gelmiştir.
Çaldıran Savaşının Önemi
Çaldıran Muharebesi’nin önemi ilk olarak Osmanlı Devleti’nin bilhassa doğuda güç kazanmasıdır. Nedeni şu ki Osmanlı ordusu Safevi devletine karşı savaşı kazanarak hem güçlerini hem de hâkimiyetlerini doğuda kanıtlamıştır. Osmanlı Hükümeti bu savaştan sonra gücüne güç katarken, Safeviler ise doğudaki gücünü kaybetmiştir. Çaldıran Ovası’nda kazanılan bu zafer ile Yavuz Sultan Selim doğudaki hakimiyetini de kanıtlamış oldu. Bununla birlikte savaş sonrasında Osmanlı Devleti için doğu bölgesinde tehdit oluşturan problemler de ortadan kalkmış oldu.
Çaldıran Savaşı Nedenleri
Çaldıran Savaşı’nın birinci sebebi Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasındaki kötü ilişkilerden kaynaklanmaktaydı. Şah İsmail’in babası olan Şeyh Haydar’ın ölümünü öğrenen Sultan II. Bayezid “Şeyh Haydar’ın vefatını duymak sevincimi kat kat artırdı.” demiştir.
Osmanlı Devleti Sultanı II. Bayezid, Safevi Devleti’nin Anadolu’da çok sayıda müritlerinin bulunması, Şah İsmail’in Kızılbaş inanışına sahip olması, eğitim için sıklıkla İran’a gitmeleri, komşu topraklarda gücünü artmasını tehlikeli olarak düşünüyordu. II: Bayezid ilk olarak, Kızılbaşların İran’a gitmelerini önlemiş, gitmek isteyenlerin ise idam edilmelerini buyurmuştur.
1501 yılında Şah İsmail’in Erzincan’ı ele geçirmesi ile durum daha da tehlikeli duruma ulaşmıştır. Erzincan, henüz Osmanlı Devleti topraklarında bulunmasa da Safevi Devleti’nin Osmanlı Devleti sınırlarına dayanmaları, o zaman Trabzon sancakbeyi şehzade Selim’i rahatsız etmiştir. Selim iki kere Erzincan’a sefer düzenlemiş ve seferden Şah İsmail’in ganimetleri ile dönmüştür.
Şah İsmail, Yavuz Sultan Selim’in tahta geçmesini istemediği için kardeşleri Şehzade Ahmet ve Şehzade Korkut’a destek veriyordu. Şehzadeleri kışkırtarak onların isyan çıkarmalarını sağlamıştır.
Safevilerin Osmanlı Devleti’nden veri sızdırması, Dulkadiroğulları ve Memlüklerle ittifak yapması, Anadoluda isyanlar çıkartması diğer sebepler olarak sayılabilir.
Çaldıran Savaşı Kısaca Özeti
I.Selim Çaldıran Savaşı’nı başlatmadan önce hanedanda birtakım sorunlar yaşıyordu. Bilhassa bu sorunlar Yavuz Sultan Selim’in babası olan Sultan İkinci Bayezid ve kardeşleriyle alakalıydı. Sıkıntının nedeni ise Yavuz Sultan Selim’in tahta geçme mücadelesidir. I.Selim babası ve kardeşleriyle ciddi bir taht mücadelesi vererek tahta geçmiştir.
Hem doğu sınırlarındaki sorunların hem de iç karışıklığın olduğu bir zaman Osman Devleti iyice bunalımdaydı. Bu bunalımın nedeni Doğu’daki Safevilerin Osmanlıya yarattığı problemlerdir. Türkistan’a ulaşmak isteyen Osmanlı Devleti için tek engel, Safeviler olarak görülmekteydi.
Yavuz Sultan Selim, doğuda yer alan Türk İslam Devletleri’ni tek bir çatıda toplamak istiyordu. Bu sebeple 23 Ağustos 1514 senesinde Yavuz Sultan Selim ordusuyla beraber İran ülkesine sefere çıktı. Osmanlı Devleti’nin ordusu Erzincan üzerinden Tebriz’e doğruca sefere başlamış oldu. Çaldıran Ovası’nda 23 Ağustos 1514 senesinde gerçekleştirilen sefer neticesinde Osmanlı ordusu büyük bir zafer kazanmıştır. Safeviler ise büyük bir yenilgiye uğratılmıştır. Bu savaş neticesinde Şah İran’dan kaçarak hayatını kurtarmıştır.
Çaldıran Savaşı Sonuçları
Anadolu üzerinde Alevi-Sünni çatışması oluştu.
Anadolu üzerindeki Şii problemi geçici olarak halledildi.
Günümüz Kars ve Van şehirleri hariç Doğu Anadolu’nun neredeyse tamamı Osmanlı Devleti’nin denetimine girdi.
Safevi Devleti’nin, Mısır’daki müttefiki olan Memlüklerle bağlantısı kesildi.
Doğu Anadolu’daki beylik ve aşiretler Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını duyurdular. Çaldıran Savaşı’yla birlikte içine kapanık biri haline gelen Şah İsmail, büyük yenilgiden sonra 1524 senesinde ölene kadar başka savaş yapmamıştır.
Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü korunmuştur.
Tebriz gibi şehirlerde yer alan ünlü ilim kişileri ve sanatçılar İstanbul’a getirilmiştir. I.Selim sefere giderken Dulkadiroğulları Beyi olan Alaüddevle’ye, Osmanlı ordusunun dahil olması için çağrı yapmıştır. Ama Memlükler ve Safeviler ile ittifak yapan Alaüddevle bu teklidi reddetmiştir. Bu sebepten I.Selim yaptığı sefer dönüşünde Dulkadiroğulları üzerine de sefer yaparak, Turnadağ Savaşı’yla bu beyliğe son vermiştir.[1]