#Kürdistan#’da kadınlar erkeği değiştirmek gibi postmodern bir hamallıktan kurtulmak için çok yol aldılar. Böyle olunca da; erkekleri değiştirecek ve ataerkil dünyadan kurtaracak olanlar erkeklerin kendi kaderlerini tayin etme isteği olacaktır.
#Kadın#ların güncel gündemin başını çekmesinin nedenleri var.
Behdînan’dan İsa Taşçı “ANF”de yazmış: “özgürlükçü erkek olmak bütünlüklü bir yaklaşım ve kadın karşısında haddini bilmeyi gerektirir.”
Kadın karşısında haddini bilmek, dilde sert bir kullanım da olsa, bir erkeğin ataerkil sözlükten çıkarımı “haddini bilmek” olmaktan kurtulamıyor. “Kadın karşısında” tanımı, ümit ediyorum ki, erkeğin ataerkilliğe karşı duruşunun üstünü örtmüyordur.
İsa Taşçı’nın #Jîna Amînî# ile Mersin’de eylem düzenleyen Sara Tolhildan ve Rûken Zelal anısına yazdığı “Jîna, Sara, Rûken” yazısı, Rojhilatê Kurdistan Kadın Topluluğu’nun (Civaka Jinên Rojhelatî Kurdistan-KJAR) “Kadın Devrimini Savunmanın Zamanı” kampanyasını başlattığı döneme denk düşüyor.
Kadınlar bağlamında önemli bir gelişme ise, Kasım ayının ilk hafta sonunda Berlin’de yapılacak 2’inci Uluslararası Kadın Konferansı olacak.
Konferans dinamosu: “Bizim Devrimimiz: Yaşamı Özgürleştirmek.”
Jîna’nın katledilmesi, Kürdistan parçalarında, deyim yerindeyse, öfke birikiminin boşalmasının startı oldu.
Ve Jîna’nın öldürülmesi, erkekler dünyasında beklenen depremin üst sinyallerinden biri olarak okunmalı.
“Haddini bilmek” tanımını, Jîna’nın katledilmesi karşısında “çaresiz” kalan bir kalem hareketliliği olarak algılıyorum.
Berlin’de yapılacak Kadın Konferansı’nın oturumlarından birinin konularından biri: “Üçüncü Dünya Savaşı, devletin ve erkek egemenliğinin dokunulmazlık zırhını parçalamak.”
Burada “dokunmazlık zırhı” olarak tarif edileni “ataerkillik zırhı” olarak algıladım.
Eğer erkekler iç dünyalarındaki “ataerkillik zırhı”nı parçalayabilselerdi, “egemenlik” sona erer miydi?
Sorusuna cevap ararken, aktüel okumaya çalıştığım “Erkekler, Erkeklik ve Sevgi” eserinden çarpıcı analizlerden birinde, muhtemel bir yanıta sığındım. Özellikle erkeklerin mutlaka okuması gereken bir yapıt.
Yazarı onlarca yapıta imza atan Amerika Birleşik Devletleri'nde siyah feminizmin ve ırkçılık karşıtlığının düşünce öncülerinden Bell Hooks (1952-2021).
“Erkekler, Erkeklik ve Sevgi” yapıtının yol gösterici ikinci bir başlığı da var: “Değişme İsteği.”
Kitap bir yerde “ataerkil koşullanmanın erkekleri nasıl şekillendirip onlara zarar verdiğini ve duygusal dünyalarına erişimlerini nasıl engellediğini” teorik bir yolculukla izah etmeye çalışıyor; beni derinden etkileyen başarılı bir deneme.
Erkeği “erken çocukluk duygularından, duygusal heyecan, katışıksız neşe, yaşamla ve diğer insanlarla bağlantı duygusundan” koparan ataerkil dünyadan kurtulmasını “değişim” olarak öngören Hooks, “bütünlüklü erkekler” önermesi getiriyor.
“Feminist Erkeklik”, erkeklerin, “kendi kaderini tayin etme modellerini” bulması sonucu varacakları, “ataerkilliği reddeden” bir erkeklik.
Değişmek istiyorsa erkekler, “Erkekliği bir başarı olarak değil, bir varoluş hali olarak tanımlamalı”lar.
Ataerkil dünyanın reddiyle, geriye kalacak olan, “Erkeksi olmak, erkeklik, erkeklik benliğin temel iyiliğini temsil etmesi.”
Erkeklik deyiminin feshedilmesi ve “erkekliğin sonu”na ihtiyacımız olduğu savunusunu reddeden Hooks, böylesi bir tutumun: “erkekliğin özünde fenalık, kötü veya aşağılık bir şey olduğu” fikrini teşvik edeceğinin altını çiziyor.
“Feminist erkeklik özünde, bir arada yaşamanın ve yaşama saygının çok önemli olduğu toplumsal cinsiyet eşitliği”ne dayandıran Hooks, bunun “barışı savaşa, yaşamı ölüme tercih etmeye” götüreceğinin altını çiziyor.
Kürdistan’da kadınlar erkeği değiştirmek gibi postmodern bir hamallıktan kurtulmak için çok yol aldılar. Böyle olunca da; erkekleri değiştirecek ve ataerkil dünyadan kurtaracak olanlar erkeklerin kendi kaderlerin tayin etme isteği olacaktır. [1]