Cumhuriyet’in (Yüzellilikler) sürgün listesinden #Mewlanzade Rifat Beg# -6
Yazma ve Hazırlık: #Seîd Veroj#
Kürdistan Teali Cemiyeti yönetimi adına Kürdistan meselesi ve Kürdlerin taleplerini görüşmek üzere, #10-07-1919# ’da dönemin Sadrazamı Damat Ferit Paşa kabinesi üyesi adına eski Şeyhülislam Haydari Zadenin daveti üzerine Sadarette yapılan görüşmede, hükümet tarafını eski savaş Bakanı Abuk Paşa ve Denizcilik Bakanı Avni Paşa temsil ederken, KTC heyeti de başkan Seyyid Abdülkadir, Emin Âli Bedirhan, Mevlanzade Rıfat, Yarbay Emin Bey ve Binbaşı Avni Bey’den oluşuyordu. Bu toplantıda Hükümet temsilcileri ile Kürd heyeti arasında yapılan görüşmeler, daha sonra bir rapor halinde ilgili makamlara sunulmuştur. Bu görüşme esnasındaki diyaloglardan da öyle anlaşılıyor ki öteden beri Kürdler ne zaman hak talebinde bulunmuşsa hep benzer itirazlar, imtihanlar ve suçlamalarla karşılaşmışlar. Konu Mevlanzade Rıfat ve KTC olması hasebiyle, mevzubahis görüşmede geçen diyaloglardan kısa bir bölümü burada aktarmak istiyorum.
Hükümeti temsilen Haydari Zade, Kürd heyetine hitaben: “Süleymaniye’yi işgal eden İngiltere büyük bir Kürdistan kurmaya çalışmakta ve doğu illerini de bu Kürdistan’a ilhak etmek istemektedir. Biz böyle görüyoruz.
Mevlanzade Rıfat: Eğer böyleyse, demek ki İngiltere Kürdistan’ın ve dolayısıyla Osmanlı devletinin varlığını Sadrazam Ferit Paşa’dan daha iyi korumaktadır. Çünkü büyük bir Ermenistan’dansa, büyük bir Kürdistan Osmanlı çıkarları açısından daha yeğdir; böylece hiç olmazsa tümüyle Müslüman olan bir ülke kalır.
Haydari Zade: Tam olarak ne demek istediğinizi anlamadım.
Mevlanzade Rıfat: Bildiğiniz üzere Sadrazam, yayınlanmış bulunan Paris Konferansı’ndaki konuşmalarında, hükümetin Ermenilere geniş bir özerklik vereceğini kabul etmiş olduğunu belirtti, bu doğal olarak Kürd ulusunu oldukça müteessir etti.
Avni Paşa: Bu geniş özerklik bizim topraklarımıza ilişkin değildir. Kafkaslardaki Ermeni Cumhuriyetleriyle alakalıdır.
Mevlanzade Rıfat: Sadrazam bize ait olmayan topraklara ilişkin olarak nasıl taahhütte bulunabileceğini anlayamıyorum.
Seyyid Abdülkadir: Sadrazamın ifadeleri gayet açıktır; Ermeniler lehine Kürdistan’ı feda etmek istemektedir.
Hayderi Zade: Ferit Paşa’nın konuşmalarını prensipte biz de kötü bulduk ve hatta düzeltilmeleri için karar aldık.
Avni Paşa: Gelin dosdoğru konuşalım; bugün kaderimiz oldukça meçhuldür. Ortak bir amaç için çalışmak gerekiyor. Şu an için sizin yardımınızı ve itaatinizi bekliyoruz. Ne zaman ki sizi düşünemeyeceğimiz bir noktaya gelirsek o zaman size söylerim; gidin ve başınızın çaresine bakın.
Mevlanzade Rıfat: Ancak o durumda bizim kendi başımızın çaresine bakmamız için çok geç olmayacak mı? Şu anda herkesin kaderi Paris Konferansı’nda tayin edilmek üzere. Her hükümet ve her ulus orada verilen kararlara hürmet etmek zorunda. Dolayısıyla, cemiyetimiz Kürd ulusunun selameti için Kürdistan’da barış ve sükuneti korumaya çalışmaktadır. …..”(1)
Bu görüşmedeki diyaloglardan da anlaşılacağı üzere, KTC heyeti, görüşmede Ferit Paşa hükümetinin hem Kürd hem de Ermeni politikasını teşhir ederek daha öncede yapılan benzer görüşmeleri ve verilen vaatlerin bir an evvel yerine getirilmesi için hükümeti sıkıştırmaktadır. KTC yönetimi bir taraftan içerde hükümet yetkilileriyle bu görüşmeleri sürdürürken diğer taraftan da sorunun çözümü için özellikle Paris Konferansı çerçevesinde uluslararası bir düzeyde destek sağlamak amacıyla, yabancı misyonlarla görüşmelerini sürdürür. Mevlanzade Rıfat bu diplomatik misyon görüşmelerinin birçoğuna katılmıştır.
Bu süreçte KTC, bir taraftan siyasi diplomatik çalışmalarını sürdürürken, diğer taraftan Kürdistan’da her yerleşim biriminde örgütlenmek amacıyla yeni şubeler açmak, cemiyetin amacına paralel Kürd Kadınları Tealî Cemiyeti gibi yeni Kürd örgütlerinin kurulmasına destek vermek, basın-yayın faaliyetlerini geliştirme ve yaygınlaştırma çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca bu süreçte Memduh Selim’in sekreteri olduğu Kürd Millet Fırkası ve daha sonra da Kürd Demokrat Fırkası adıyla İstanbul merkezli iki legal parti kurulmuş. Böyle bir yoğun çalışma sürecinde, 1920’nin ikinci yarısına varmadan cemiyet içerisinde ayrışmalar olur ve sonuçta cemiyet parçalanır. Görünürde KTC’nin parçalanmasının iki temel nedeni vardır: birincisi, Seyit Abdülkadir’in 27 Şubat 1920’de İkdam gazetesinde yayımlanan ve Kürdistan’a “Özerklik” talep eden açıklaması; ikincisi ise, Paris Barış Konferansı’nda, KTC’nin seçtiği Kürd temsilcisi Şerif Paşa ile Ermeni Milli Delegasyonu başkanı Boğos Nubar arasında ulusların hakları prensibine uygun olarak “Birleşik Bağımsız Ermenistan” ve “Bağımsız bir Kürdistan”ın kurulması amacıyla imzalanan anlaşmadır.F
Yukarıda belirtilen iki temel meselenin yanı sıra cemiyet içerisinde içten içe gelişen liderlik çekişmesi ve cemiyete yönelik baskılar da eklenince, Mart 1920’de KTC bölünüyor. Yukarıda belirtiğimiz temel meselelerden dolayı, örgüt içerisinde Seyyid Abdülkadir’in başkanlığı sürdürmesine karşı çıkanlar ayrılarak, bağımsızlıkçı bir çizgide Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti adıyla yeni bir örgüt kurarlar. Mevlanzade Rıfat, bu ayrışma sürecinde, M. Emin Âli Bedirhan’ın liderliğini yaptığı bağımsızlıkçı grup içerisinde yer alarak Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyetini (KTİC) kurmuşlar. Bu cemiyetin kurucuları arasında: “Ferit Bedirhan, Şükrü Baban, Fuat Baban, Hikmet Baban, Dr. Abdullah Cevdet, Dr. Şükrü Mehmed Sekban, Bitlisli Kemal Fevzi, Ekrem Cemil Paşa, Kerküklü Necmettin Hüseyin, Mevlanzade Rıfat ve Memduh Selim Bey vardı…. Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti 1921 yılında Bedirhani Halil Rami, Mustafa Paşa Yamûlki, Kemal Fevzi ve Mevlanzade Rıfat’tan oluşan bir heyeti Güney Kürdistan’dan Kuzey Kürdistan’a geçmek üzere Irak’a gönderdi. İngilizler, bu heyetin Irak’tan geçmesine müsaade etmediler.”(2)
https://rudaw.net/turkish/opinion/11022024
(1) Mesut Yeğen, İngiliz Belgelerinde Kürdistan 1918-1958, Dipnot Yayınları, Ankara, 2012, s. 85, 86; İsmail Göldaş, Kürdistan Teâli Cemiyeti, Doz Yayınları, İstanbul 1991, s.279, 280
(2) Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopi), Doza Kurdistan: Kürd Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, Ankara, 1991, s. 61
[1]