Pirtûkxane Pirtûkxane
Lêgerîn

Kurdîpîdiya berfrehtirîn jêderê zaniyariyên Kurdîye!


Vebijêrkên Lêgerînê





Lêgerîna pêşketî      Kilaviya


Lêgerîn
Lêgerîna pêşketî
Pirtûkxane
Navên kurdî
Kronolojiya bûyeran
Çavkanî - Jêder
Çîrok
Berhevokên bikarhêner
Çalakî
Çawa lê bigerim?
Belavokên Kurdîpêdiya
Video
Sinifandin
Babeta têkilhev!
Tomarkirina babetê
Tomarkirina Babetê nû
Wêneyekê rêke
Rapirsî
Nêrîna we
Peywendî
Kurdîpîdiya pêdivî bi çi zaniyariyane!
Standard
Mercên Bikaranînê
Kalîteya babetê
Alav
Em kî ne
Arşîvnasên Kurdipedia
Gotarên li ser me!
Kurdîpîdiyayê bike di malperê xuda
Tomarkirin / Vemirandina îmêlî
Amarên mêhvana
Amara babetan
Wergêrê funta
Salname - Veguherîner
Kontrola rastnivîsê
Ziman û zaravayên malperan
Kilaviya
Girêdanên bikêrhatî
Berfirehkirina Kurdîpêdiya ji bo Google Chrome
Kurabiye
Ziman
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Hesabê min
Çûna jûr
Hevkarî û alîkarî
Şîfre ji bîr kir!
Lêgerîn Tomarkirina babetê Alav Ziman Hesabê min
Lêgerîna pêşketî
Pirtûkxane
Navên kurdî
Kronolojiya bûyeran
Çavkanî - Jêder
Çîrok
Berhevokên bikarhêner
Çalakî
Çawa lê bigerim?
Belavokên Kurdîpêdiya
Video
Sinifandin
Babeta têkilhev!
Tomarkirina Babetê nû
Wêneyekê rêke
Rapirsî
Nêrîna we
Peywendî
Kurdîpîdiya pêdivî bi çi zaniyariyane!
Standard
Mercên Bikaranînê
Kalîteya babetê
Em kî ne
Arşîvnasên Kurdipedia
Gotarên li ser me!
Kurdîpîdiyayê bike di malperê xuda
Tomarkirin / Vemirandina îmêlî
Amarên mêhvana
Amara babetan
Wergêrê funta
Salname - Veguherîner
Kontrola rastnivîsê
Ziman û zaravayên malperan
Kilaviya
Girêdanên bikêrhatî
Berfirehkirina Kurdîpêdiya ji bo Google Chrome
Kurabiye
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Çûna jûr
Hevkarî û alîkarî
Şîfre ji bîr kir!
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 Em kî ne
 Babeta têkilhev!
 Mercên Bikaranînê
 Arşîvnasên Kurdipedia
 Nêrîna we
 Berhevokên bikarhêner
 Kronolojiya bûyeran
 Çalakî - Kurdipedia
 Alîkarî
Babetên nû
Pirtûkxane
FEQIYÊ TEYRAN 1
17-04-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û morfolojî
15-04-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 40
15-04-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
Di Welatê Zembeqê Gewir de
13-04-2024
Sara Kamela
Jiyaname
RONÎ WAR
13-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
KUBRA XUDO
13-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
Îsmaîl Heqî Şaweys
11-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
Kerim Avşar
10-04-2024
Sara Kamela
Cihên arkeolojîk
Temteman
09-04-2024
Aras Hiso
Cihên arkeolojîk
Dalamper
09-04-2024
Aras Hiso
Jimare
Babet 515,988
Wêne 105,171
Pirtûk PDF 19,082
Faylên peywendîdar 95,649
Video 1,279
Kurtelêkolîn
Serencama 90 Salên RIYA TEZE
Kurtelêkolîn
Dengbêjiya Serhedê ji ser z...
Kurtelêkolîn
Tembûra wî ya ewil kodik û ...
Kurtelêkolîn
Wesiyeta Cemîlê Horo û daxw...
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û morfolojî
Yüzyıl Başlarındaki Kürd Aydınlanma Hareketinin Yılmaz Bir Mücadelecisi, Yayıncısı ve Yazarı
Hevalên Kurdîpêdiya ji bo kurdîaxêvên xwe agahiyên girîng arşîv dikin.
Pol, Kom: Kurtelêkolîn | Zimanê babetî: Türkçe
Par-kirin
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Facebook Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Nirxandina Gotarê
Bêkêmasî
Gelek başe
Navîn
Xirap nîne
Xirap
Li Koleksîyana min zêde bike
Raya xwe li ser vî babetî binivîsin!
Dîroka babetê
Metadata
RSS
Li googlê li wêneyan girêdayî bigere!
Li ser babeta hilbijartî li Google bigerin!
کوردیی ناوەڕاست0
Kurmancî - Kurdîy Serû0
English0
عربي0
فارسی0
עברית0
Deutsch0
Español0
Française0
Italiano0
Nederlands0
Svenska0
Ελληνική0
Azərbaycanca0
Fins0
Norsk0
Pусский0
Հայերեն0
中国的0
日本人0

Ahmed Ramiz’in Mir Bedirhan kitabı

Ahmed Ramiz’in Mir Bedirhan kitabı
Elinizdeki çalışmanın amacı, Kürdizade Ahmed Ramiz’in “Lûtfi” mahlasıyla 1908’de yazdığı Emir Bedirhan (Mir Bedirhan) kitabını, yeniden okurla buluşturmaktır. Ahmed Ramiz’in Mir Bedirhan kitabı, tarihsel tanıklığa ve birincil derecedeki kaynaklara dayanan değerli eserlerinden biridir. Bildiğim kadarıyla Mir Bedirhan, bu konuda bir Kürd tarafından yapılmış ilk çalışmadır.

Tarih veya tarihi olayları araştırma ve incelemede, izlenen metodun yanı sıra o dönemi yazanların mahsulü olduğu koşullar ve bakış açısından bağımsız olarak düşünmek elbette ki çok zordur. Bu bağlamda, eserin yazarı olan Kürdizade Ahmed Ramiz’i tanımak, bu eserin mümkün olduğunca daha doğru anlaşılmasını da kolaylaştıracaktır.
“Emir Bedirhan” kitabının yazarı olan “Lûtfi” mahlas isminin Kürdizade Ahmed Ramiz’e ait olduğunu, Abdullah Cevdet’in yayınladığı İctihad dergisinin 5. sayısındaki: “Emir Bedirhan, Muharriri: Ahmed Ramiz.” tanıtım yazısından öğreniyoruz.
Mir Bedirhan kitabı iki bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, “Azizi” adıyla bilinen Bedirhanların tarihinden ve Mir Bedirhan hareketini yaşayan tanıkların yani çocuk ve torunlarının anlatımlarına dayanarak değerlendirmektedir; ikinci bölümde ise, kendisinin de bizzat tanık olduğu Bedirhanların 1906’da İstanbul’dan sürgün edilişlerini anlatıp değerlendirmektedir. Bu bölümde, Bedirhanlara yapılan haksızlığı, Abasilerin Bermekilere yaptıkları zalim muamelelere benzeterek ikinci bir gaddar hareket olduğunu belirtmektedir.

Emir Bedirhan kitabı, “Lûtfi” mahlasıyla Kürdistan Azmi Kavi Cemiyeti adına yayımlanmıştır. Bu ibareden de anlıyoruz ki Ahmed Ramiz’in de kurucuları arasında olduğu, bugünkü belgeler ışığında bilebildiğimiz ilk Kürd örgütü olan Kürdistan Azmi Kavi Cemiyeti, bu kitabın yayımlandığı tarihte henüz faaliyetlerini sürdürmektedir. Ahmed Ramiz bu kitapçığı yazmanın maksadını şöyle açıklamaktadır: “Maksadım; Kürdistan tarihini yazmak olmayıp yalnız Mir Bedirhan Hazretlerinin hal tercümesini ve şu otuz senelik (miladi takvime göre 1878-1908 arasındaki) zulüm ve haksızlık zamanının bir kesitini yazmaktır.”

Ahmet Ramiz Bey, 20. yüzyılın başlarından itibaren Kürt kültürel ve siyasal çalışmalarında yer alıp öncülük yapmış şahsiyetlerden olup, Kürt basın-yayın çalışmalarının ilk kadrolarından, önemli bir aydın siyasetçi, yayıncı, gazeteci ve yazardır.

Ahmet Ramiz, 1878 yılında #Diyarbekir#’in Lice ilçesinin Zengesor (Akçabudak) köyünün Mehmûdan mezrasında doğmuştur. Babası Mele Abdullah ve annesi de Fatime Hanım’dır. Ahmet Ramiz, yedisi erkek ikisi kız olmak üzere dokuz kardeşli bir evde büyümüştür. Eğitiminin ilk aşamasına babası Mele Abdullah’ın yanında başlamış, daha sonra babası vazife gereği Diyarbekir’e yerleştiği için, eğitimine Mesûdîye Medresesi’nde devam etmiştir. Burada okurken ortamın ve öğretmenlerinin de etkisiyle siyasal-ulusal bilinç edinir ve daha o dönemde İkinci Abdülhamid rejimine karşı Diyarbekir’de bildiri dağıtma eylemine katılır.

Diyarbekirli Kürdizade Ahmet Ramiz Bey; 1900’lerdeki muhalif duruşu, Kürtlerin milli-kültürel haklarının elde edilmesi doğrultusundaki örgütlü çalışmaları ile Kürt milli bilincinin gelişimindeki rolünden dolayı, II. Abdülhamit ve İttihat Terakkiciler tarafından sürgüne mahkum edilmiş, her türlü zorluk karşısında düşünce ve davasından vazgeçmemiş ve bu uğurda her türlü bedeli göze almıştır.

Ahmed Ramiz, Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti’nin kurucusu ve önemli aktivistlerinden biridir.
Ahmed Ramiz, 1900’ün başında eğitimini sürdürmek üzere Diyarbekir’den İstanbul’a gider, burada birçok Kürd şahsiyetiyle tanışır. “1900 yılında Diyarbakırlı Fikri Necdet Efendi’nin girişimiyle kurulan Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti’ne katılır.” Yazar ve araştırmacı Malmîsanij Hoca’nın Hesen Hişyarê Serdî’nin yayınlanmamış çalışmasından aktardığına göre, bu cemiyetin kurucu ve yöneticileri şu şahsiyetlerden oluşuyordu: “Diyarbekirli Fikri Necdet Efendi, Ahmet Ramiz, Haci Ömer oğlu Mustafa, Mele Ehmedê Xasî, Liceli Mele Seîd, Xoşinli Mele Yusuf, Gonıgli Halife Selim ve diğer bazı arkadaşları.” Elimizde Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyetinin kuruluşu, programı, tüzüğü ve faaliyetleriyle ilgili yeterli bilgi ve belge olmasa da, adı geçen cemiyetin 1908 yılına kadar aktif olduğunu Ahmet Ramiz’in “Lûtfi” mahlasıyla yazdığı ve İçtihat matbaası tarafından Aralık 1908’de Kahire’de basılan “Emir Bedirhan” kitabının kapağı üzerinde yazılmış olan “Hasılatı Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti’ne aittir” ibaresi ve ilanından anlıyoruz ki adı geçen cemiyet en azından 1908 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.

Prof Dr. Şükrü Hanioğlu tarafından Abbas II Papers, Durham University, F. 24, 1-6’da bulunan “Azm-i Kavî Cemiyeti’nden Kürdlere Beyannâme ve İstitrad” başlıklı taslak metinde; kısmen dönemin gündeminde olan sorunlardan, yayımlanma aşamasında olan cemiyetin nizamnâmesinden ve hazırlanan beyannameden bahsedilmektedir. Adı geçen beyanname taslağında, cemiyetin kuruluşu şöyle anlatılmaktadır: “Vatanımızın kalbgâhı demek olan şehr-i şehîr-i dilârâdan bundan altı mâh evvel aldığımız mektubda selâmet-i vatan ve millet nâmına teşkil olunmuş olan cemiyete da῾vet olunuyorduk (Körün istediği bir göz iki olunca ne âlâ!..).

Bu haber bizi zirvegâh-ı matlâb ü maksada isâle kâfil ve zâmin bir beşâret olmağla cevr-i zaman ile körleşmiş olan kalblerimizi tenvîr içün bin göz hükmünü aldı. Cana minnet bildiğimiz bu da῾vetnâmeye her türlü mamelekimizi, hayatımızı ve hattâ Allah bilir ki evlâd ü ıyâlimizi feda edeceğimizi cevaben yazdık. Bunun üzerine cereyân eden birçok muhabereler neticesiyle cemiyetimizin mesleğini tahsis ve ta῾yin ile beraber (Azm-i Kavî) nâmını verdik. Burada dahi bulunan bâzı mücahidân-ı hamiyyet Kürdlerle görüşüb konuşduk. Zaten maksad bir olmağla hiçbiri teklif-i vaki῾i kabûlde tereddüd göstermedi ve hep birden işe mübâşeretle cemiyetin derdest-i tab῾ bulunan nizamnâmesini yazub hey’etce kabûl ve tasdik etdikden sonra şu ilk beyannâmeyi mevki῾-i intişâra koyduk.

Kürdler! Şimdi bu Azm-i Kavî Cemiyeti’miz namına ve binlerce Kürdlerin ve vatan ve vatandaşlarının rahat ü sa῾adeti yolunda kılıncına yaslanmakdan bıkmayan bir hanedân evlâdı olmak lisanıyla derim ki sizi girive-i dalâlet ü harâba koyan hallerden feragât edüb ihtilâf-ı edyân ü milele bakmaksızın vatan-ı mukaddesinizin selâmeti nâmına umum vatandaşlarınızla ittihad ve ittifaka gayret ediniz, ki sa῾adetiniz ondadır.”
Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti’ni, Kürt proto-milliyetçiliğinin ilk örgütlemesi olarak değerlendiren Hanioğlu, orijinal Beyannâme taslağının Mısır’da hazırlandığı, herhangi bir tarih taşımadığı, bu metnin daha sonra bir beyannâme biçiminde yayınlandığı konusunda da herhangi bir kanıt bulunmadığını belirtmektedir.

Kurdizade Ahmed Ramiz’in, Mısır’a sürgün edilmesi.
Ahmed Ramiz, İstanbul’da yürüttüğü faaliyetlerden dolayı, II. Abdülhamit’in istibdat rejimi tarafından 1904 yılında Mısır’a sürgün edilir. Mısır’da iken bir taraftan El-Ezher’de okur diğer taraftan da Kürtçe kitaplar yayınlamaya başlar. Yayınladığı ilk Kürtçe eser, Mele Ehmedê Bateyî’nin Kürdçe “Mevludê Nebî”sidir. Bu alandaki çalışmaları genişletmek ve daha çok Kürdçe eser basmak istediğini sözkonusu esere yazdığı önsözden öğreniyoruz. “Kürdçe Mevlit’in yanı sıra niyetim, başka Kürdçe eser ve risaleler de yayınlamaktır. Sizden ricam odur ki; yanında Kürdçe yazılı eser olanlar milletimizin namus ve gayreti için iyilik yapsınlar, yayınlamak üzere bize göndersinler. Yayınladıktan sonra, orijinal nüshasıyla birlikte yeni baskıdan da birkaç nüsha hediye olarak takdim edeceğiz.” Kendi anlatımıyla bu kitabın basımı için 25 altın harcamış ve satıştan elde ettiği para ise o zamanın 50 kuruşudur. Bu elli kuruşu da posta masrafları için harcamıştır. Ahmet Ramiz Mısır’da bulunduğu dönemde Abdullah Cevdet de orada sürgündür. Bu ortamda ikisi arasında de yakın ve samimi bir ilişki oluşur.

II. Meşrutiyet’in ilanı, sürgünden dönüş, Kürd Teavün ve Teraki Cemiyeti ve Abdullah Cevdet ile birlikte kurdukları İctihad Kitaplığı- İctihad Yayınları.
İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra (1908) çıkartılan genel af kapsamında, Ahmet Ramiz de tekrar İstanbul’a döner ve çalışmalarına artık yeni kurulmuş olan Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti içerisinde devam eder. Bu sürede Mısır’da başladığı yayıncılık faaliyetlerini İstanbul’da sürdürür; 1909 yılında Halil Hayali’nin “Elifbayê #Kurmancî#” adlı çalışmasını yayımlar. Elifbayê Kurmancî’nin “Rica” başlığı altındaki bölümde; bundan sonra da Kıraat (okuma kitabı), Sarf (morfoloji) ve Nahv (gramer) kitaplarının basılacağını duyurur. Aynı başlık altındaki yazının devamında, bu eserleri yayınlama amacını şöyle açıklar: “Amacımız Kürd çocuklarına bilim ve sanatın yolunu göstermektir.”

Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti, yaklaşık bir yıllık faaliyetten sonra kapanır ve ondan sonra 1910’da Kürd Neşr-i Marif Cemiyeti kurulur. Cemiyetin 20 maddeden oluşan çok boyutlu ve geniş kapsamlı bir programı vardır. Ahmet Ramiz’in de kurucuları arasında yer aldığı Kürd Neşr-i Marif Cemiyeti’nin tüzüğünde kuruluş amacı şöyle açıklanmıştır: 2- Vatan evlatları içerisinde ilim ve eğitim nimetlerinden en çok mahrum kalanlar Kürdlerdir. Maksadımız, Kürdler içerisinde eğitim ve meslek bilincini yaymaktır. 3- Cemiyetimiz şimdilik İstanbul’da bulunan Kürd çocukları için bir ilkokul açmayı ve ihtiyaçlarını temin etmeyi hedefliyor…” Bu maksat doğrultusunda, Kürd Neşr-i Marif Cemiyeti’nin girişimiyle Kürd Meşrutiyet Mektebi açılır. Kürd Meşrutiyet Mektebi, dönemin İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nden resmi olarak bütçe yardımı almış tek Kürd kurumudur. Buna rağmen Kürd Neşr-i Marif Cemiyeti ve Kürd Meşrutiyet Mektebi de kısa zamanda siyasal iktidar tarafından kapatılır. Ahmet Ramiz bu okulun kurucusu ve yöneticilerinden biri olup ilime, eğitime ve özelikle de andiliyle eğitime çok önem vermiştir. Reşbelek adlı risalesinde bu önemi şöyle dile getirmiştir: Bir millet ki ilim ve eğitimi (eğitim ve öğretimi) onun kendi diliyle yapılmazsa, doğal olarak ilmin ve eğitimin verdiği saadet ve aydınlıktan mahrum kalır, peyderpey yıkılır, kaybolur, tarihten adları ve izleri silinir.

Sürgünde olan Abdullah Cevdet, 1910’ların sonunda İstanbul’a döndükten sonra Kürdizade Ahmet Ramiz ile beraber çalışmaya başlarlar. Bu dönemde “İctihad Kitaplığı” adıyla yeni bir yer açarlar, burada başta İctihad Yayınları olmak üzere diğer birçok yayınevi tarafından basılmış kitaplar da satılır. İctihad Kitaplığı sahibi olarak Ahmet Ramiz adıyla dönemin gazetelerinde ardı ardına reklamlar verilmiş; Serbesti gazetesinin 31. sayısından başlayıp 130. sayısına kadar kesintisiz olarak devam eden reklamlar verilmiştir. Bu çalışmaların yanı sıra muhalif yazarların makalelerinden ve eski yazılarından derlediği kitaplar da yayınlamıştır.

Şêx Abdullah Nehrî’nin Hulasa-yı Akait adlı kitabını 1911’de yayımlamış ve bu kitabın üçte ikisi Reşbelek başlıklı risalesine (makalesine) ayrılmıştır. Bu makale Kürt milliyetçiliği söyleminin ilk metinlerindendir. Adı geçen kitabın ön kapağında, Ahmedê Xanî’nin şu iki dizesi yazılmıştır: “Cemîê Milel xudan kitêb in/Kurmancî tenê di bêhesêb in.” (Bütün milletler kitap sahibi olmuşlar/Yalnız Kürdler bu konuda paysız kalmışlar) Kendisini bir Kürd milliyetçisi olarak tanıtan Ahmed Ramiz, Reşbelek adlı risalesinde şöyle demektedir: “Milletçilik teorisi, benim teorimdir. Çünkü yüce Allah, varoluşumun başlangıcından beri beni Kürdperest olarak yaratmıştır.” Yine 1910’da kendisi de Kürd Neşri Maarif Cemiyeti’nin kurucularından olan Bedîuzeman Seîdê Kurdî’nin Nutuk (1326) ve İki Mekteb-i Musibetin Şehâdetnamesi Yahûd Divan-i Harb-i Ürfi ve Said-i Kurdi (1328) adlı eserlerini yayımlamıştır. Polis müdürlüğü ve Ürfi İdare yazışmalarında ismi ve mesleği, “Seyyar Kitapçı Diyarbekirli Kürdizade Ahmet Ramiz” olarak geçmektedir.

Düşünce ve yayın faaliyetlerinden dolayı 1912’de Kastamonu’ya sürgün edilmiş.
Ahmed Ramiz mücadele ve çalışmalarından dolayı resmi olarak iki sefer sürgün edilmiştir. Birincisinde, 1904 yılında siyasal ve örgütsel faaliyetlerinden dolayı İstanbul’dan Mısır’a sürülmüştür. İkincisinde ise, yayın faaliyetlerinden dolayı 1912’de İstanbul’dan Kastamonu’ya sürülmüştür. Dönemin siyasal muktedirleri Ahmed Ramiz’in düşüncelerini “Zihin bulandırıcı”, yayın faaliyetlerini de “Hükümet aleyhinde zararlı neşriyat” olarak değerlendirmiş. Resmiyette Kastamonu’ya sürgünün nedeni, muhalif yazar ve siyasetçi Dağıstanlı Hüseyin Kami’nin Divançe-i Dehrî kitabını yayımlamasıdır.
1911’de İttihat ve Terakki’nin meşhur muhaliflerinden Dağıstanlı Hüseyin Kami’nin Divançe-i Dehri[18] kitabını yayımladığı için tekrar sürgün cezasına çarptırılır ve 6 Şubat 1912’de Kastamonu’ya sürgün edilir. Mahkeme ve polis yazışmalarında sürgün nedeni olarak şöyle denilmektedir: “Zihinleri bulandırıcı ve hükümet aleyhine neşriyatta bulunan Diyarbekirli Ahmed Ramiz Kürdi Efendi bin Abdullah’ın mıntıka haricine nefyi.”uygun görülmüştür.

Sürgün yerine vardığında, hükümetin oradaki yetkili memurları ve hafiyeleri ona yevmiye vermeyi teklif eder ancak o hükümet yetkililerinden yevmiye almayı rededer. Orada geçimini kitap ve gazete dağıtımıyla sağlar. Arkadaşlarına yazdığı mektupta, “Zorbaların zulüm ve yaptırımları bizi korkutamaz ve yolumuzdan döndüremez.” der.
Kürdizade Ahmed Ramiz’in sürgün edilmesinden sonra, İstanbul’daki arkadaşları Hüseyin Kami’ye baskı yaprak nüfuzunu kullanıp Ahmed Ramiz’in sürgün cezasının iptal edilmesini sağlamasını isterler. Hüseyin Kami bu durumu şöyle anlatır: “Benim yüzümde husule gelen bu olay karşısında vicdanım pek ziyade mustarip oldu. Ve Kürdizade’nin hemşerileri biçarenin kurtulabilmesi için teşebbüste bulunmamı ısrarla teklif ediyorlar ve bazıları Bebek’e gelip köprüde bekleyerek benden yardım etmemi istiyorlardı. Her tarafta vaki olan müracaatlarım sonuçsuz kaldı. En sonunda İçişleri Bakanlığına müracaat etmem teklif edildi. Polis müdürlüğüne müracaat ediniz dendi. Divan-ı Harbe müracaat etmem hatırlatıldı. Orası da biz hüküm veririz, fakat affetmek hükümete aittir. Sonunda, Bu rezaletlerin giderilmesi için bize üç teklif sunuldu. Ve bu konuda düşünmem için de on beş gün mühlet verildi. Birincisi, Talat Bey aleyhine yazmış olduğum üç hicviyeyi iptal edici bir methiye yazmak; ikincisi, İttihat ve Terakki’ye karşı neşren yahut nazmen hiçbir şey yazmayacağıma dair Kur’an-ı Kerime ve namusuma, yazılı olarak da taahhüt etmek; üçüncüsü, hükümet tarafından bana verilecek maaşı kabul etmek. Bu teklifler karşısında şaşırdım. Bir muazzam hükümetin bu tür küçük şeylere tenezzül edeceğini hiç düşünmüyordum…. Zorba takımı 10 Temmuz’da ilan edecekleri genel affın kayıtlı listesine Kürdizade Ahmed Ramiz Efendiyi de bu şartları kabul edersem dahil edeceklerini söylediler. …” Hüseyin Kami, durumu arkadaşlarıyla değerlendirdikten sonra, istemeyerek de olsa Kürdizade Ahmed Ramiz’in cezasının affedilmesi için, İttihatçıların önerilerini kabul eder. Böylece yaklaşık 6-7 aylık sürgününden sonra, Hüriyet ve İtilaf Partisi’ndeki arkadaşlarının girişimleri ve Hüseyin Kami’nin kefaletiyle, 10 Temmuz 1912’de çıkan af yasası kapsamına dahil edilerek tekrar İstanbul’a dönüşüne müsaade edilir.

Sürgün süreçlerinde, ister istemez bünyesinde çalıştığı örgütle, çevre ve arkadaşlarıyla ilişkisi kesilir veya çok sınırlı olur. Mısır’ın Kahire şehrine sürgün edilirken, orada onun gibi çok sayıda muhalif sürgün vardı, sosyal ilişkilerde ve kültürel faaliyetlerde çok zorluk çekmemiştir. Tersine hem El-Ezher’de okuma fırsatı elde etmiş hem de yayıncılık faaliyetlerine orada başlamıştı. Mele Ehmedê Batê’nin Kürdçe yazılmış Mewlîdê Nebî’sini büyük bir çaba ve fedakarlıkla ilk olarak Mısır’da yayımlamıştı. Fakat Kastamonu sürgününde böyle bir kültürel çalışma ortamı bulamamış, orada günlük yaşamını idame ettirebilmek için dergi ve gazete satmakla uğraşmıştır.

Kürdizade Ahmed Ramiz kültürel ve siyasal faaliyetlerini yürütürken, milliyetçilik ve “aydınlanma” gibi akımlardan etkilenmiştir.
Kürdizade Ahmet Ramiz ve mücadele arkadaşlarının çalışmalarını ve özellikle de Abdullah Cevdet’le yakınlığını göz önünde bulundurduğumuzda, Osmanlı’nın son döneminde gelişen “Batılılaşma”, Avrupa’dan yayılan “Aydınlanma” ve “Milliyetçilik” akımlarından etkilendiği kesindir. Bunun yanı sıra o dönemin Kürd örgütlerine ve basınına baktığımızda, halen “Osmanlıcılık” ve “Ümetçilik” gibi siyasi rüzgarların etkisinde olan Kürdlerin de var olduklarını görürüz. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp “Osmanlıcılık” gibi siyasi hareketler etkilerini yitirirlerken İttihat Terakki ve daha sonra Mustafa Kemal de “Ümmetçilik” kavramı yerine “Anasır-ı İslamiye” kavramını kullanarak Kürdlerdeki milliyetçi fikirlerin ve hareketin gelişmesini önlemeye çalışırlar. Her ne kadar bu söylemle Arapları etkileyemezlerse de, özellikle dinî söylem ve Ermeni tehdidi vurgularıyla Kürdleri önemli derecede etkilerler.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte dönemin muktedirleri olan İttihatçılar, Kürdlerin bütün kültürel ve siyasal faaliyetlerini durdurmuş, kurumlarını kapatmış, genç Kürd aktivistlerinin büyük bir kısmını zorla savaş cephesine göndermişlerdir. Bunların sadece acıklı ölüm haberleri ailelerine ulaşabilmiştir. Aynı zamanda Rusya ile olan savaş gerekçesiyle yaklaşık 700-800 bin Kürd kitlesi yerinden yurdundan edilerek batı illerine sürülmüş, bunların yarısından fazlası yollarda açlık, hastalık, askerin-zaptiyenin tutumu vebaskısı sonucu ölmüştür.

Birinci Dünya Savaşı sonunda Kürtlerde milliyetçi düşünce gelişti ve buna paralel olarak yeni örgütlenmeler oluştu. Wilson Prensipleri esas alınıp bir şemsiye örgüt olarak Kürdistan Teali Cemiyeti’nin (KTC) kurulması ve faaliyetleri bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Kürdizade Ahmet Ramiz, KTC üyesi ve aynı zamanda Abdullah Cevdet’le birlikte savaş sonrasında yeniden kurulan Kürd Neşri Marif Cemiyeti’nin de on beş kişilik kurucu listesindedir. Bu süreçte KTC’ne bağlı olarak Jîn ve Kurdistan dergileri ile Mevlanzade Rıfat’ın sahibi olduğu günlük Serbesti gazetesi yayınlanır. Bu dergi ve gazetelerin dili ağırlıklı olarak Osmanlıca ve Kürdçe’dir. İçeriklerinde genel olarak Kürd dili, kültürü, tarihi, edebiyatı, sosyal yapısı, Kürdçe eğitim ve okumanın önemi, haber ve siyasi analizler yer alır.

Kürdizade Ahmed Ramiz edebi hatta kendisini Meleyê Cizîrî, Ehmedê Xanî, Elîyê Herîrî, Mele Ehmedê Batê ve Feqîyê Teyran’ın mirasçısı olarak tanımlar.
Kürdizade Ahmet Ramiz Reşbelek adlı makalesinde takipçisi olduğu mirası Meleyê Cizîrî, Ehmedê Xanî, Elîyê Herîrî, Mele Ehmedê Batê ve Feqîyê Teyran’a dayandırmaktadır. Reşbelek, A. Ramiz’in milliyetçi duygu ve düşüncelerini en iyi yansıtan risalesidir (makalesidir). Reşbelek, Kurmanci lehçesiyle yazılmış ve yazarın Kürdlere bir hitabıdır. Kürd milliyetçi uyanışının ve taleplerinin kaynaklarını görmek, anlamak isteyen herkesin okuması gereken bir eserdir. Ahmet Ramiz adı geçen eserinde, kendi milletine hizmet etmeyip de diğer milletlere çeşitli şekillerde hizmet eden Kürd münevver, ulema, edip ve yazarlarını şiddetle eleştirerek şöyle demektedir: “Kendi milletinin üyelerine hizmet etmeyenler, başkalarına ne yaparlarsa yapsınlar; Allah katında hayır ve sevap sayılmaz.”

İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte, Kürdlerin basın-yayın alanındaki faaliyetleri artmıştır. Kürtlerin büyük çoğunluğu İkinci Meşrutiyet’in ilanına destek vermişlerdi. Bu süreçteki Kürd çalışmalarının seyrine baktığımızda, o zaman bu faaliyetlerin kurulmuş olan cemiyetler aracılığıyla ve daha çok basın-yayın üzerinden ilerlediğini görüyoruz. Kürd aydınlanmasına katkı sağlayan her bir kurum ve yayın organı, sürekli siyasi iktidarın baskı ve tehditlerine maruz kalmıştır. İstisnalar hariç, diyebiliriz ki o dönemde kurulmuş bütün Kürd cemiyetleri, yayımlanmış bütün dergi ve gazeteler, dönemin siyasi iktidarının tehdit ve baskıları sonucu çalışmalarını durdurmak zorunda kalmışlardır.
İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte, örgütlenme ve basın-yayın alanında kısmi bir özgürlük oluştuysa da kısa bir dönem sonra İttihat Terakki’nin basın ve toplumsal muhalefet üzerindeki baskısı, II. Abdülhamit döneminin istibdat rejimini aratacak bir duruma gelir. İttihat ve Terakki iktidarının ilk hedefi muhalif basını susturmaktı. Rüşvet ve tehditle bunu yapamayacağını görünce, şiddet ve teröre başvurur.

Bu şiddet ve terörün ilk kurbanı da, Mevlanzade Rıfatı’ın sahibi olduğu Serbestî gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi’dir. Hasan Fehmi, 6 Nisan 1909 günü Galata köprüsü üzerinde uğradığı bir silahlı saldırı sonucu katledilir ve daha sonra benzer başka suikastlarla bu süreç devam eder.
Ardı ardına gelen İttihat ve Terakki yönetimlerinin bütün baskılarına ve engellemelerine rağmen Kürdler, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcına kadar, siyasal-kültürel alandaki örgütlenme, basın-yayın çalışmalarını sürdürür. Kürdlerin 1920’li yıllara kadar izledikleri yöntem, legal, meşru ve demokratik mücadele olur. Kapatılan her cemiyetten sonra, aynı amaç doğrultusunda yeni cemiyetler kurarlar ve yeni yayınlar çıkartırlar.

Ahmed Ramiz, bütün yaşamı örgütsel mücadele içinde geçmiş bir Kürd milliyetçisidir.
Bu dönem boyunca Kürdizade Ahmet Ramiz’in bütün yaşamı örgütsel mücadeleyle geçmiştir. Girişte de belirtiğim gibi bilinen ilk Kürd örgütü olan Kurdistan Azm-i Kavi Cemiyeti’nin (1900) kurucularındandır. Ondan sonra 1908’de kurulan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin üyesi ve 1910 yılında Kurulan Kürd Neşr-i Marif Cemiyeti ve bu cemiyete bağlı olarak kurulan Kürd Meşrutiyet Mektebi’nin de kurucu ve yöneticileri arasındadır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1918’de kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin üyesi ve bu dönemde yeniden kurulan Kürd Tamimm-i ve Neşriyat Cemiyeti’nin kurucusudur. Daha önce de belirtiğim gibi, 1918’den sonra kurulan birçok Kürd örgütü KTC ile ilişkiliydi, bu cemiyetin “Kürdistan’da 19 şubesi vardı” , toplumun farklı tabaka ve kesimlerinin temsilcilerini içinde barındırıyordu. Örneğin, o dönemin bazı yayınlarında verilen bilgiye göre, İstanbul’daki yaklaşık on bin hamal Kürdün cemiyetle ilişkili olduğu söyleniyor. KTC’nin kapatılmasından sonra yeraltıan çekilen Kürd örgütleri, bir araya gelerek Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti’ni kurmuşlar. Cibranlı Halit Bey’in ve Şeyh Said’in liderliğindeki 925’teki Kürd ulusal hareketi, bu cemiyet tarafından hazırlanmıştır. Kürdizade Ahmed Ramiz de bu cemiyetin üye ve yöneticilerinden biridir. Hareketin yenilgisinden sonra birçok arkadaşı ve yoldaşı gibi o da hattın öte tarafına geçmek zorunda kalmış ve orada da Xoybûn örgütünün çalışmaları içerisinde yer almıştır.

Kürdizade Ahmed Ramiz’in yazım çalışmaları; mevcut ve kayıp eserleri.
Bildiğimiz kadarıyla Ahmet Ramiz, iki farklı isimle yazı ve eserlerini yayınlamıştır; Kürdizade Ahmet Ramiz ve Lütfi mahlasıyla. Yayınladığı birçok kitaba yazdığı önsözler ve açıklamalar, Reşbelek gibi nutuku, yayınlanmış ve yayımlanmamış kitapları vardır.

9.1. Mir Bedirhan
Kitap şeklinde yayımlanmış eseri olarak şimdilik elimizde yalnızca “Mir Bedirhan” vardır. 1908 yılının başında yayımlanmış Mir Bedirhan’nın dili Osmanlıcadır. İçeriğinde de; Mir Bedirhan’ın 1846’da Osmanlıya başkaldırışında ve 23 Mart 1906 yılında İstanbul belediye başkanı olan Rıdvan Paşa’nın öldürülmesi nedeniyle suçlanan Bedirhan Paşa ailesinin yediden yetmişe kadar bütün aile fertleri ve hatta Bedirhani olmayan aile dostları ve alışveriş yaptıkları bazı esnaf şahsiyetler de dahil olmak üzere, 1906 yılında İstanbul’dan sürgün edilmesi olayından bahsedilmektedir. Elinizdeki çalışmada, Mir Bedirhan kitabının günümüz Türkçesine sadeleştirilmiş hali yer almaktadır. Bu nedenle adı geçen kitabın içeriğinden fazla bahsetmek istemiyorum. Abdullah Cevdet’in yayımladığı “Matbaa-i İctihad’ın Fihrist-i Neşriyatı” broşüründe, kitabın tanıtımıyla ilgili şöyle deniliyor: “Emir Bedirhan: Ahir Yıldız hükümetinin bir hükm-i karakuşisi (bir esasa dayanmayan) ile bütün azayı ailesi kahır olunan Bedirhan Paşa’nın tercüme-i halini kapsayan bir eserdir. Şehremini Rıdvan Paşa’yı tepelettiren Abdurrezzak Bey için nasıl bir muhayyir-ül ukul (akıllara hayret veren) muhakeme ile bir nice masumların perişan ve zindanbend edildiğini tasvir eder.”

9.2. Reşbelek
Reşbelek; Kürdîzade Ahmed Ramiz’in Kürdlere hitabı ve çağrısıdır. 15 Ocak 1911 tarihinde basılan Hulasa-yı Akait kitabının ikinci bölümü olarak yayımlanmış ve kitapçığın üçte ikisi bu metinden oluşmaktadır. Reşbelek, Seyyid Taha Efendiye ithaf edilmiş ve yazar bunun nedenini de şöyle açıklanmıştır: “Sizi (Seyyid Taha’yı), ilim ve maarifin (eğitimin) Kürdistan ve çevresindeki savunucusu olarak görüyorum. Kürdistan ve çevresinde hürriyet fikrinin yayıcısı da sizsiniz.” Metnin orjinali Kurmanci Kürdçesiyle yazılmıştır. Kurdizade Ahmed Ramiz Reşbelek adlı nutkunda Kürd alîm, faziletli, edebiyatçı ve yazarlarını kendi milletine karşı duyarsız kalmalarından dolayı onları şiddetle eleştirerek şöyle demektedir:

“Üzerimizde yapılması vacip olan (gerekli olan) şeylerden başka şunu söylemek istiyorum: Bugüne kadar Kürd soyu ve kavminden de alîm, faziletli, edebiyatçı ve yazarlar çıkmış fakat Ehmedê Xanî, Ehmedê Batê, Feqîyê Teyran, Elî Herîrî, Melayê Cizîrî gibi (Allah onlara rahmet eylesin) çok küçük bir grup hariç, diğer tümünün hizmetleri Kürdlerin dışındakilere (Türk, Arap ve Farslara) olmuş.
Kendi ırkına hizmet etmeyenler, onun dışında kime ne kadar hizmet yapıyorlarsa yapsınlar; Allah katında hayır ve sevap sahibi olmazlar. Bu kişiler, diğer insanların nazarında da iyi ve değerli olarak kabul edilmezler…
Kendi kavmi (milleti) hizmete muhtaç olduğu halde gidip başka milletlere hizmet edenlerle, kendi malının zekatını günde yüz kişinin bağışta bulunduğu şahıslara veren arasında ne fark vardır.
Yaklaşık olarak “altı milyon” kadar Kürd vardır. Acaba şu ana kadar bunlardan “altı kişi” kalkıp Kürdlere bir iyilik yapmış mıdır? Şüphesiz olarak hayır diyorum ve yine de hayır!!!

Yahu! İyilikleri lazım değil, keşke kötülük etmeseydiler, o da yeterdi. Bilhassa eğitim konusunda, Kürdlerin ruhuna kast edilmiştir. Öyle bir şekil ve yöntemle yapılmıştır ki bir ecnebiyi (yabancıyı) bile ağlatır. Sanki Kürd diliyle hiçbir kitap yazılmamıştır. Her ne kadar gayretli birkaç kişi, Kürdçe bir iki eser yazmış olsalar da, ne yazık ki bunlar yeterince Kürdler arasında yaygınlaşmamıştır ve pek bilinmemektedir. Çünkü ilmin yaygınlaşması, maddi fedakârlığın yanı sıra ancak bu iş her milletin kendi diliyle mümkün olabilir. Bunun dışında ilim ve eğitimin milletler arasında yaygınlaşması mümkün değildir, aksi halde böyle bir iddia iftira ve büyük bir bühtan olur. Genel olarak herhangi bir millet ki ilim ve eğitimi (eğitim ve öğretimi) onun kendi diliyle yapılmazsa, doğal olarak ilmin ve eğitimin verdiği saadet ve aydınlıktan mahrum kalır, peyderpey yıkılır, kaybolur, tarihten adları ve izleri silinir.

Mübalağasız olarak binlerce Kürd alimin, faziletlisinin ve edebiyatçısının adını sayabilirim. Bunlardan bir kısmı Araplara, bir kısmı Türklere ve bir kısmı da Acemlere (Farslara) hizmet etmiştir! Yani bunlar belirtilen dillerde değerli ve makul eserler vermişler. Şimdi Arap, Acem ve Türkler onların eserlerinden istifade ediyorlar. Bugün de ve daha sonra da, o eserlerden istifade edecekler. Bakın işte, Kürd olduğu halde kimlere hizmet etmiştir? Kürleri cehalet yasında bırakmışlar, kendi eserleriyle yabacı elleri nimettar ve şadan (faydalandırıp mutlu) etmişler. Fakat o kişilerin ismini veremiyorum; çünkü halk onları “mukaddes evliyalar” olarak biliyor. Kendimde o kudreti bulamıyorum ki o sıfatlar üzerinden onların adlarını söyleyeyim; benim inancıma göre eğer onlar isteseydi, katil cehaletin zehrini kendi milletinden uzaklaştırabilirlerdi. Mademki uzaklaştırmamışlar, onlar da bu cehaletin sebebi ve ortağıdırlar.

Bugün de Kürd edipleri (edebiyatçıları) vardır, ancak bunların yüzde yüzü (kesinlikle) sözü ve kalemiyle Kürd değiller, yüzde doksanı da aslen Kürd olmadıklarını söylemektedirler. Allah, bizi bu tür insanlardan korusun, çünkü haramzadeler aslını inkâr eder yani kendini kaybeder! Bunlar aslen ve neslen Kürdlerden beslendiler ve onlardan aldılar, fakat bunların avlanması ve şikârı (avları) hiç de Kürdler için değildir.….

Ey Kürd edebiyatçıları! İyi biliniz ki; kendi aşireti ve milletinin saadeti ve mutluluğu için gayret etmeyenler ve çalışıp çaba göstermeyenler, en büyük melundur (lanetlidir), çünkü bu ihanettir. Ölüm, yüz binlerce kez ihanetten daha iyidir. …
Hizmet, Kürdlük adına olmalıdır; çünkü bu genel bir addır, var olan farklı sıfat ve unvanların içeriğini de kapsar”

9.3. Yayınlanmamış eserleri
Ahmet Ramiz Bey’in bir de yayınlanmamış eserleri vardır ki şimdiye kadar da bulunabilmiş değildir. Nehrili Şeyh Abdullah Efendi adına yayımlanmış olan Hulasa-yı Akait kitabının “Marûzatê Mahsusa” başlığı altındaki bölümde, yayına hazırlanmış ve basılmak üzere olan 4 kitabından bahseder. Sözkonusu kitapların adlarından anlaşıldığı kadarıyla kitapların yazım dili Kurmancî Kürdçedir. Bahsedilen kitapların adlarını da şöyle sıralamıştır:

– Xulesaya Selef û Xalef,
– Îxtara Firat û Dîcle Yaxud Gazî û Hawara Nabeyna Nehran,
– Sebebê Paşwemana Kurdan Yaxud Kurd û Kurdistan,
– Hîmaya Mearîf û Hîmayenekirina Mearîf.

Anadili Kirdî-Dimilî-Kirmancî (Zazaca) olduğu halde bu kitapların adlarından anlaşıldığı kadarıyla Kurmancî Kürtçesiyle yazılmışlardır. Şu ana kadar Kurdizade Ahmed Ramiz’in Kirdî yazılmış bir yazısına ve eserine rastlamadım. O nedenle Kirdî-Dimilî-Kirmancî (Zazaca) lehçesiyle neden yazmadığı konusu araştırılmalıdır. Ancak o dönemdeki Kürd basın-yayın faaliyetlerine baktığımızda, çoğunlukla Kürdçenin Kurmanci ile Sorani lehçeleri ve Osmanlıca dili tercih edildiği görülmektedir.

Kürd aydınlanması
1898-1922 yılları arasındaki Kürd fikirsel, kültürel ve siyasal çalışmaları, Kürd toplumunda önemli bir uyanış ve atılım sağlamıştır. Bu süreci, bazı bakımlardan Avrupa’da gelişen “Aydınlanma” hareketine benzetebiliriz. Çok özet olarak “Aydınlanma” hareketinin ortaya çıkış ve gelişimine baktığımızda; “Aydınlanma”, 18’inci yüzyılda batı ülkelerinde, felsefe ve kültür alanlarında gelişen bir akımdır ve bu dönem de “Aydınlanma yüzyılı” olarak adlandırılır. Kısacası bu düşünme tarzında bilime, insan aklına sınırsız bir güven vardır; her şeyin aklın süzgecinden geçirilerek özgürce eleştirilmesi, ölçülüp biçilmesine dayanır. On sekizinci yüzyılda bu yolda ilerleyen Avrupa toplumları aynı dönemde bir uluslaşma süreci içindeydiler. Bu bakımdan “Aydınlanma” aynı zamanda uluslaşma süreciyle birlikte ilerlemiştir. Aydınlanma sürecinin yaşandığı toplumlar kendilerini ülkeleri, dilleri, kültür ve tarihleri bakımında farklı uluslar olarak görmeye başlamışlardı. Bu nedenle sadece bir aydınlanma düşüncesi, felsefesi ve tarzından bahsetmek doğru değildir, her ülkedeki aydınlanma düşüncesi ve felsefesi, farklı bir seyir izlemiştir.

Kürdistan’ın önemli bir kısmının da içinde bulunduğu Osmanlı İmparatorluğu’nda, 1876’da ilan edilen Birinci Meşrutiyet ve 1908’de ilan edilen İkinci Meşrutiyet, Avrupa aydınlanma hareketinden esinlenen toplumsal-siyasal değişimler olarak değerlendirilebilir. Bu iki hareketin de amacı “mutlakiyetçi monarşi” yerine “meşruti monarşi”yi (anayasal monarşiyi) getirerek Osmanlı Padişahı’nın yetkisini sınırlamaktı. Dönemin özellikle İstanbul’daki Kürd aydın, ulema ve siyasileri tarafından Meşrutiyet’in ilanına önemli bir destek verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ortaya çıkan “Ümmetçilik”, “Osmanlıcılık” ve “Batıcılık” gibi siyasi akımlar da Kürdleri bir derece etkilemiştir. Ancak İttihat ve Terakki’nin başını çektiği muhalefetin iktidar olmasıyla Türkçülük eğilimleri belirginleşip artıkça, Kürdler de büyük oranda bu yapılardan uzaklaşmış ve kopmuşlardır. Bu aşamadan sonara Kürdler, Kürd ve Kürdistan adıyla kendi örgütlerini kurmuş ve yayın organlarını çıkartmaya başlamışlardır.

Mikdad Mithat Bedirhan’in sahibi olduğu Kürdistan gazetesi 1898 yılında yayına başlamadan bir yıl önce yani 1897’de Hacî Qadirê Koyî’nin şu dizesi; “Sed qa’îme û qesîde kes naykirrê be pûlê/ Rozname û cerîde kewtote qîmet û şan” yeni bir süreci ve uyanışı işaret ederek dönemin gereklerini dile getirmekteydi. Ondan sonra Mehmed Salih Bedirhan yönetiminde, yine Mısır’da, 1901 yılında yayına başlayan Ummid gazetesi vardır. 1908’de Birinci Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra yayına başlayan günlük Serbestî gazetesi, Kürd Teavün ve Teraki Gazetesi, 1913 yılında Rojî Kurd ve Hetawî Kurd dergilerinin vb. yayınlanmaya başlaması türünden girişimler Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar devam etmiştir.

30 Ekim 1918’de Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren Mondros Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’nun da sonu gelmiş ve yeni bir süreç başlamıştır. Bu dönemde hem yeni kurulan, hem de daha önce kapatılmış olduğu halde yeniden aktifleştirilen Kürd cemiyetleri arasında en önemlisi, bir çatı örgüt olarak kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’dir. KTC’ye bağlı ve onunla paralel çalışan çok sayıda yeni legal örgüt kurulur: Kürd Hêvî Cemiyeti, Kürd Neşr-i Marif Cemiyeti, Kürd Kadınları Teali Cemiyeti, Radikal Avam Fırkası, Kürd Teşkilatı İçtimaiye Cemiyeti, Kürd Millet Fırkası ve Kürd Demokrat Partisi. Bu cemiyetlerin doğrudan veya dolaylı desteğiyle Jîn ve Kürdistan adlı dergiler ile Serbestî gazetesi yayınlanır.

Daha önce de belirtiğim gibi, eğer “Aydınlanma” batıda olduğu gibi uluslaşma sürecinin başlaması ve ilerlemesiyle birlikte değerlendirilirse, yukarıda kısaca bahsettiğim dönem, Kürd aydınlanmasının ilk dönemi olarak değerlendirilebilir. Ondan sonraki dönemde peyderpey Kürd ulusal bilincinin gelişimi, mücadelenin gelişimine ve elde ettiği kazanımlara paralel olarak inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Örneğin, Mahabad merkezli Kürdistan Cumhuriyeti’nin yaklaşık bir yıllık kısa ömrüne rağmen Kürd dili, tarihi, kültürü, edebiyatı, sanat, basın-yayın ve eğitimi alanında çok önemli adımlar atılmıştır.

İttihat ve Terakki’den gelen Kemalist Hareket ve İstanbul Hükümeti’nin ortak girişimiyle İstanbul’da bulunan Kürd örgütleri kapatıldı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin dayandığı ideoloji, “Batı jakobenliği ile Doğu despotizminin bir senteziydi”. Tekçi, merkeziyetçi ve anti-demokratik bir niteliğe sahipti, kendi dışında başka bir yapının varlığını istemiyordu. Hem dindar hem de seküler kesimindeki egemen eğilim, Türkçülük ve Turancılıktı. Bu nedenle Kürd milletinin milli haklarının kabulü ve sağlanması talebiyle ortaya çıkmış yapılara tahammül edip kabullenmesi çok zordu. Kritik dönemlerde, yani Balkan Savaşları’nda ve Birinci Dünya Savaşı’nda alınan yenilgiler sonucu, geçici olarak bazı fiili durumlara tahammül göstermişlerse de aslında uygun ortam oluştuğu ve güçleri yettiği zaman komplo, tehdit ve zordan vazgeçmemişlerdir. Kürd ulusal bilinci ve mücadelesinin gelişmesinden korktukları için, Kürdlerin toplumsal ve kültürel her nevi mücadele ve çalışmalarını şiddet kullanarak engellemek istemişlerdir.

Bu politikalar sonucu, 1920’nin başlarında, Mustafa Kemal hareketi ile İstanbul Hükümeti’nin ortak girişimiyle KTC kapatılır. O tarihten sonra, Kürd hareketinin merkezinin İstanbul’dan Kürdistan’a kaydığı ve çalışmalarını illegal olarak sürdürmek zorunda kaldığı söylenebilir. Kürdistan İstiklal Komitesi veya diğer adıyla, Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti, ya da kısa adıyla Azadi Örgütü, bu yaklaşımın sonucu olarak #Erzurum#’da kurulmuştur. 1925 Kürd ulusal hareketi, bu örgütün çalışmalarıyla hazırlanmıştır.

1922’lerin sonlarına doğru İstanbul şehri Ankara Hükümeti’nin denetimine girdiğinde orada kalan Kürd kadroları da büyük bir çoğunlukla İstanbul’u terk etmek zorunda kalırlar. Ahmet Ramiz Bey de bu süreçte Kürdistan’a döner, Zengesora gidip oradan da Lice, Botiyan, Mistan ve Kavar bölgelerine geçerek örgütsel çalışmalarda bulunur. Ne yazık ki bu süreçteki çalışmalarıyla ilgili yeterli bilgiye sahip değiliz.

1925 Kürt Hareketi’nin yenilgisi sonrasında Ahmet Ramiz Bey “Binxete” geçer ve orada Şam’a yerleşir. Bildiğim kadarıyla Ahmet Ramiz Bey, #Kuzey Kürdistan#’da olduğu müddetçe evlenmemiştir, Suriye’de bir evlilik yapıp yapmadığını bilmiyoruz. O yaşamını Kürd milletinin mücadelesine vakfetmişti. Binxet’te ya da Rojava Kürdistanı’nda (#Güney Batı Kürdistan#) ne tür çalışmalar yaptığına dair de pek fazla şey bilmiyoruz. Ancak Kadri Cemilpaşa’nın onunla ilgili şu belirlemesi orada da boş durmadığını gösteriyor. “Kürdizade Ahmet Ramiz Bey, Diyarbekir’e bağlı Liceli bir Kürd milliyetçisiydi, bütün yaşamı Kürdçülük mücadelesiyle geçmiştir.” Kadri Cemilpaşa’nın tespitleri oldukça isabetli, çünkü Ahmed Ramiz’ın yazılarında, adıyla birlikte “Kürdlerin hizmetkârı” sıfatını kullanması bunun açık delilidir. Reşbelek’deki şu sözleri onu çok iyi bir şekilde tanıtmaktadır: “Eğer ömrüm satılabilseydi hiç tereddüt etmeden satıp Kürdlük yolunda sarf ederdim. Ben ezelden beri Kürd olarak gelmişim, inşallah ebede kadar da Kürd olarak giderim. Kürd kalacağım ve Kürd olarak öleceğim. İnşallah yüce Rabb’in huzurunda da Kürdlüğün varlığını ispatlayacağım. Dünya ve içindekilerin tümü bir olsa da, hiç bir zaman benim için umutsuzluk olmaz.”

Kürdizade Ahmet Ramiz, 62 yıllık mücadele dolu bir yaşamdan sonra, 1940 yılında Şam’da vefat etmiş ve Şam’daki Kürd mahallesi mezarlığına defnedilmiştir.
Sonuç olarak, elinizdeki çalışmanın ana konusu olan Emir Bedirhan (Mir Bedirhan) kitabı, yazarın kimi kısımlardaki duygusal ağırlıklı söylemleri ve bütün eksikliklerine rağmen, bildiğim kadarıyla bu konuda bir Kürd tarafından yapılmış ilk çalışmadır. Bu çalışmanın yanısır, bilebildiğimiz diğer bir çalışma da, tarihi belli olmamakla birlikte Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi’nin başyazarı Diyarbekirli Ahmed Cemil tarafından “Kürd Bedirhaniler” başlığıyla hazırlanmış ancak yayınlanamamış çalışmasıdır. Kimi yazarlar Mir Bedirhan hareketini “Tanzimat”la (reformlar) ilişkilendirse de, aslında bu süreç İmparatorluğun merkezileşme politikasını benimsemesiyle başlamıştır.

1514’te Osmanlı yönetimi ve Kürdistan mirleri arasında yapılan Amasya anlaşması gereğince, Kürdistan’daki mirlik sistemi (hükümet ve sancaklar şeklinde) yarı bağımsız ve otonom bir statüye sahipti. Sadece Diyarbekir Eyaleti kapsamında Cizre, Eğil, Hazzo, Tercil, Palu ve Genç hükümetleri (mirlikleri) dâhil; altısı hükümet statüsünde ve yirmi üçü de sancak statüsünde olan idari birimler ve bölgeler vardı. Osmanlı yönetimi, 1700’lerin sonları ve 1800’lerin başlarından itibaren yönetimde merkezileşmek için, peyderpey Kürd mirliklerinin statüsünü aşındırmak ve tasfiye etmek üzere, yeni bir siyaset ve süreç başlatmıştı. 1800’lerin başlarından itibaren uygulamaya konulan Kürdistan’ın fethi siyaseti, Mısırlı Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa harekâtı nedeniyle biraz gecikmiş olsa da, Batı’nın da teşviki ve desteğiyle bu süreç, Mustafa Reşit Paşa’nın sadrazamlığı döneminde ilan edilen Tanzimat Fermanı’yla birlikte hızlandırılmış ve bir an önce tamamlanmak isteniyordu. 1806’da Baban miri Abdurrahman Paşa ile başlayan ve Mir Bedirhan yönetimindeki Cizre-Botan mirliğiyle sürdürülen tasfiye harekâtı, bu sürecin tamamlanması yönündeki son halka olarak değerlendirilebilir.

Kürdler Cemiyeti Adına: Lûtfi, Emir Bedirhan, İctihad Matbaası, Mısır/ Kahire,1908, s. 288
Tanıtım yazısının tam metni:
“Emir Bedirhan
Muharriri: Ahmed Ramiz
Şehremini sabık Rıdvan Paşa’yı tepelettiği için, Abdurrezzak Bedirhan Bey bütün efrad-ı ailesi bir hükm-i karakuşi (bir esasa dayanmayan) ile Abdülhamid-i Sani’nin (İkinci Abdülhamid’in) kahır ve perişan etmesi üzerine, ğayretmend Ahmed Ramiz Efendi tarafından Bedirhan Bey ailesinin tercüme-yi haline dair kaleme aldığı eserdir.”[1]
Seîd Veroj
Ev babet bi zimana (Türkçe) hatiye nvîsandin, klîk li aykona bike ji bu vekirina vî babetî bi vî zimana ku pî hatiye nvîsandin!
Bu makale (Türkçe) dilinde yazılmıştır, makaleleri orijinal dilinde açmak için sembolüne tıklayın!
Ev babet 745 car hatiye dîtin
Haştag
Çavkanî - Jêder
[1] Mallper | کوردیی ناوەڕاست | kovarabir.com
Gotarên Girêdayî: 1
Dîrok & bûyer
Pol, Kom: Kurtelêkolîn
Zimanê babetî: Türkçe
Dîroka weşanê: 26-09-2022 (2 Sal)
Cureya belgeyê: Zimanî yekem
Cureya Weşanê: Born-digital
Kategorîya Naverokê: Danasîna pirtûkan
Kategorîya Naverokê: Lêkolînewe
Welat- Herêm: Kurdistan
Ziman - Şêwezar: Turkî
Meta daneya teknîkî
Kalîteya babetê: 99%
99%
Ev babet ji aliyê: ( Sara Kamela ) li: 29-10-2022 hatiye tomarkirin
Ev gotar ji hêla ( Burhan Sönmez ) ve li ser 29-10-2022 hate nirxandin û weşandin
Ev gotar vê dawiyê ji hêla ( Burhan Sönmez ) ve li ser 29-10-2022 hate nûve kirin
Navnîşana babetê
Ev babet li gorî Standardya Kurdîpêdiya bi dawî nebûye, pêwîstiya babetê bi lêvegereke dariştinî û rêzimanî heye!
Ev babet 745 car hatiye dîtin
Pelên pêvekirî - Versiyon
Cûre Versiyon Navê afirîner
Dosya wêneyê 1.0.170 KB 29-10-2022 Sara KamelaS.K.
Kurdîpîdiya berfrehtirîn jêderê zaniyariyên Kurdîye!
Jiyaname
Kerim Avşar
Kurtelêkolîn
Felsefeya perwerdê û felsefeya jiyanê di Pirtûka min a pîroz de
Jiyaname
Necat Baysal
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 40
Jiyaname
Dîlan Yeşilgöz-Zegerius
Jiyaname
RONÎ WAR
Wêne û şirove
Ji xanên bajarê Silêmaniyê
Jiyaname
Xecê Şen
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 39
Cihên arkeolojîk
Dalamper
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û morfolojî
Kurtelêkolîn
KURDOLOJÎ LI QAZAXISTANÊ Û ASYA NAVÎN
Wêne û şirove
Di sala 1980'î de çemê Banos li bajarê serêkaniyê
Pirtûkxane
Di Welatê Zembeqê Gewir de
Wêne û şirove
Bav û diya nivîskar: Wezîrê Eşo, Tbîlîsî 1930
Pirtûkxane
FEQIYÊ TEYRAN 1
Cihên arkeolojîk
Kaniya Eyne Rom û dîrokeke windabûyî
Kurtelêkolîn
Mihemed Salih Dîlan: Stranbêjekî helbestvan
Jiyaname
Bedri Adanır
Jiyaname
Müslüm Aslan
Cihên arkeolojîk
Keleha Kerkûkê xwediyê dîrokek kevnar e
Jiyaname
AYNUR ARAS
Wêne û şirove
Ev wêne di sala 1973 an de li Qelqeliyê ya ser bi Wanê ve kişandiye
Wêne û şirove
Kurdên gundê Meydan Ekbezê, Çiyayê Kurmênc- Efrînê
Kurtelêkolîn
Pênûs û defterek ji Pirtûkxaneya Rodî û Perwînê
Jiyaname
KUBRA XUDO
Cihên arkeolojîk
Zêwiye
Jiyaname
Viyan hesen
Cihên arkeolojîk
Temteman
Kurtelêkolîn
Adîle Xanim-I

Rast
Kurtelêkolîn
Serencama 90 Salên RIYA TEZE
13-04-2024
Burhan Sönmez
Serencama 90 Salên RIYA TEZE
Kurtelêkolîn
Dengbêjiya Serhedê ji ser zarê jinekê: Îran Xan (Mucered)
13-04-2024
Burhan Sönmez
Dengbêjiya Serhedê ji ser zarê jinekê: Îran Xan (Mucered)
Kurtelêkolîn
Tembûra wî ya ewil kodik û galon bû
14-04-2024
Burhan Sönmez
Tembûra wî ya ewil kodik û galon bû
Kurtelêkolîn
Wesiyeta Cemîlê Horo û daxwaziya Afirînê
14-04-2024
Burhan Sönmez
Wesiyeta Cemîlê Horo û daxwaziya Afirînê
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û morfolojî
15-04-2024
Sara Kamela
Di ziman de xêv û morfolojî
Babetên nû
Pirtûkxane
FEQIYÊ TEYRAN 1
17-04-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û morfolojî
15-04-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 40
15-04-2024
Sara Kamela
Pirtûkxane
Di Welatê Zembeqê Gewir de
13-04-2024
Sara Kamela
Jiyaname
RONÎ WAR
13-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
KUBRA XUDO
13-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
Îsmaîl Heqî Şaweys
11-04-2024
Burhan Sönmez
Jiyaname
Kerim Avşar
10-04-2024
Sara Kamela
Cihên arkeolojîk
Temteman
09-04-2024
Aras Hiso
Cihên arkeolojîk
Dalamper
09-04-2024
Aras Hiso
Jimare
Babet 515,988
Wêne 105,171
Pirtûk PDF 19,082
Faylên peywendîdar 95,649
Video 1,279
Kurdîpîdiya berfrehtirîn jêderê zaniyariyên Kurdîye!
Jiyaname
Kerim Avşar
Kurtelêkolîn
Felsefeya perwerdê û felsefeya jiyanê di Pirtûka min a pîroz de
Jiyaname
Necat Baysal
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 40
Jiyaname
Dîlan Yeşilgöz-Zegerius
Jiyaname
RONÎ WAR
Wêne û şirove
Ji xanên bajarê Silêmaniyê
Jiyaname
Xecê Şen
Pirtûkxane
NÎQAŞÊN FELSEFEYÊ 39
Cihên arkeolojîk
Dalamper
Pirtûkxane
Di ziman de xêv û morfolojî
Kurtelêkolîn
KURDOLOJÎ LI QAZAXISTANÊ Û ASYA NAVÎN
Wêne û şirove
Di sala 1980'î de çemê Banos li bajarê serêkaniyê
Pirtûkxane
Di Welatê Zembeqê Gewir de
Wêne û şirove
Bav û diya nivîskar: Wezîrê Eşo, Tbîlîsî 1930
Pirtûkxane
FEQIYÊ TEYRAN 1
Cihên arkeolojîk
Kaniya Eyne Rom û dîrokeke windabûyî
Kurtelêkolîn
Mihemed Salih Dîlan: Stranbêjekî helbestvan
Jiyaname
Bedri Adanır
Jiyaname
Müslüm Aslan
Cihên arkeolojîk
Keleha Kerkûkê xwediyê dîrokek kevnar e
Jiyaname
AYNUR ARAS
Wêne û şirove
Ev wêne di sala 1973 an de li Qelqeliyê ya ser bi Wanê ve kişandiye
Wêne û şirove
Kurdên gundê Meydan Ekbezê, Çiyayê Kurmênc- Efrînê
Kurtelêkolîn
Pênûs û defterek ji Pirtûkxaneya Rodî û Perwînê
Jiyaname
KUBRA XUDO
Cihên arkeolojîk
Zêwiye
Jiyaname
Viyan hesen
Cihên arkeolojîk
Temteman
Kurtelêkolîn
Adîle Xanim-I

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 15.42
| Peywendî | CSS3 | HTML5

| Dema çêkirina rûpelê: 0.922 çirke!